Ülkemiz; çocukların, kadınların, hayvanların, ağaçların yok edildiği bir ülke olmaktan bir türlü kurtulamıyor.
Bu yıl, ilk on ayda 325 kadın öldürüldü. Barınaklarda iğne ile öldürülen sağlıklı hayvanlara araba çarptı, hasta idi bahaneleri uyduruldu. Gerçek otopsi ile ortaya çıktı. Yeni doğan bebekler para için hasta bahanesiyle küveze konup öldürüldü. Neyse ki bir savcı tehdit edilince, canı pahasına olayı ifşa etti.
Ağaçlara gelince iş, orada da vahim. Ülkemizin dört bir yanında siyanürle altın aranıyor ve bu bahane ile doğa talan ediliyor. Ormanda yaşayan canlılar da yok oluyor, ağaçlarla birlikte. Kelleşmiş, zehirlenmiş dağlar kalıyor geriye.
Kaz Dağlarında bunun için bir milyon ağaç kesilecek. Özünde Çanakkale halkı zehirlenecek. Deprem bölgesinde yer alan Çanakkale’nin, Marmara Bölgesinde yüksek oranlı deprem beklenirken toprağının zehirlenmesi, deprem halinde her yerin ve sularının da zehirlenmesi anlamına geliyor. Şirket bir de iş bittikten sonra ağaçları yeniden dikmekten söz ediyor, zehirli toprağa. Nasıl olacaksa. Bunlar tavada balık ağzı görmemiş anlaşılan. İnsanların aklı ile alay etmek değil de nedir bu?
Önceleri jandarma ağaç kesen köylüleri kovalar, ceza verirdi. Şimdi iş tersine döndü. Köylü jandarmayı kovalıyor ağaçları korumak için. Kara mizah gibi. Artık köylünün nefes alma, yaşama imkanı elinden alındı. Onlar da direniyor yaşayabilmek, doğayı korumak için. Akbelen’de, Kaz Dağlarında, Hopa’da, daha ülkemizin pek çok yerinde. Biz bu ülkeyi çocuklarımızdan emanet aldık. Her şeyi yok edersek, onların yüzüne nasıl bakacağız? Onlar nasıl yaşayacak?
Kaz Dağları ki orada dünyada bulunmayan önemli endemik bitkiler var ve bunlar kanser ilacı yapımında kullanılıyor. Dağların üstü altından daha kıymetli. Ama doymayan gözler ve karınlar bugün için yarını katletmeye devam ediyor.
Bakalım ne zaman kadar?