Kordon sonunda bir bankın hemen yanı
Saat 10:28
Küçük bir çocuk kafamı okşadı. Bir süre beni sevdikten sonra gitti.
***
Yavaş yavaş ayağa kalktım. Yürümeye başladım. Denize baka baka kordon boyunca yürüdüm. Bir sürü tanıdık yüz, bir sürü yeni yüz birer birer geçip gittim aralarından. Sonra tekrar düşüncelere daldım.
Terk edildiğim gün
İnce ince bağırmaya başladım. Korkuyordum. Suyum bitmişti ve acıkmıştım. Gün boyu sokaktan sadece birkaç çocuk ve bir adam geçti. Çocuklar birazcık sevdi beni, yaşlı adam ise sadece geçti gitti. İnce bağırmalarım büyük köpekleri mahalleye çekmişti. İçlerinden birisi bana yavaş yavaş geldi. Kuyruğumu sallayıp yüzünü yaladım. Onunla dost olmak istiyordum fakat o beni pek sevmemiş olsa gerek kocaman patisiyle suratıma vurdu. Yere düştüm. Tekrar kalkmaya çalışırken üzerime doğru bir karartının çöktüğünü hissettim. İyiden iyiye korkmaya başlamıştım.
“Hoşt. Hoşt. Rahat bırak yavrucağı”
Büyük köpek ve yanındaki diğer köpekler hızlıca uzaklaştılar.Yavaş yavaş kafamı kaldırdım. Hemen tanıdım bu adamı. Gündüz yanımdan geçip giden adamdı bu. Bana doğru yaklaşıp eğildi. Kuyruğumu sallamaya başladım. Biraz ürkekçe yanına yanaştım. Elini uzattı. Yalamak istedim fakat onunda vurmasından korkuyordum. Cesaretimi toplayıp eline yaklaştım. Hemen sevmeye başladı beni. Tıpkı diğer dostum gibi! Bu çok hoşuma gitti.
Bir süre bir şeyler söylendi, sağa sola bakındı. Sonra kucaklayıp götürdü beni.
Yeni arkadaşım, evinin salonunda bir minderin üstünde misafir etti beni. Ertesi gün hemen yeni sahip aramaya başladı bana. Günler geçmesine rağmen bir türlü sahiplendirilememiştim. Bu sürede ona iyiden iyiye alışmıştım. Kokusuna, davranışlarına. Açıkcası onun da beni çok sevdiğini düşünüyordum fakat bir yandan sahip aramaya devam etmesini anlayamıyordum.
Dırı. Dırı. Dırı.
“Alo. Buyrun Ramiz Bey. Tabi tabi gelip alabilirsiniz. Çok akıllı ve sevimli bir köpek. Bekliyorum.”
Anladığım kadarı ile bana sahip bulmuştu. Bir köşeye gidip yattım.
Ding Dong.
Gün arası uykumdan zilin sesiyle uyandım. Yeni arkadaşıma oldukça benzer başka birisi geldi salona. Bir süre bana baktı. “Mmm. Güzel. Harika. Tamamdır” dedi. Bu sırada eliyle beni bir o yana bir bu yana çevirip durdu. Kucağından hiç indirmeden çıkışa doğru yürümeye başladı. Tam kapıdan çıkıyorduk ki!
“Turgut bey lavaboyu kullanabilir miyim?”
“Tabi Ramiz Bey. Buyrun.”
Yeni arkadaşımın yeni arkadaşı beni yavaşça yere bırakıp tuvalete gitti. Gitmeyi hiç istemiyordum. Bunu ona anlatabilmek için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Ayak uçlarına doğru yanaşıp oturdum. Kafamı iyice yukarı kaldırıp ona baktım.
“Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun bakalım?”
İncecik bir havlama attım. Ardından kuyruğumu sallamaya başladım. Tekrar havladım.
“Hah geldim. Turgut Bey teşekkürler. Biz artık kaçalım.”
“Ramiz Bey yanlış anlamanızı istemem ama ben köpeği vermekten vaz geçtim.”
“Neden efendim? Yanlış bir şey mi yaptım istemeden?”
“Hayır hayır. Sizin ona çok iyi bakabileceğinizden adım kadar eminim. Fakat bilmiyorum. Birden öyle olsun istedim. Kusura bakmazsınız değil mi?”
“Hayır hayır.”
Yavaşça çıktı adam evden. Arkadaşım eğildi. Kafamı okşayıp şöyle dedi:
“Senin adın foks olsun.”