Buga savaşçılarına seslendi.
“Bekleyin! Öfkelendirmezseniz geri döneceklerdir! Kurtlar Büke’nin suyuna girmezler.”
Dolunay bulutların arkasına girdi. Ortalık birazcık karardı. Büke’nin suyundan parlayan ışık da olmasa -neredeyse- göz gözü görmeyecekti.
Ağaçların arkasında bir hareketlilik hissedildi.
“İki ayaklı bir kurt mu?” diye mırıldandı Kayra kendi kendine. Hemen Buga’ya döndü “Canavar bu mu Buga? Sen onu gördün söyle bu mu?”
“Hayır” dedi Buga. Canavar daha çok bir ayıya benziyor bu ise insana.
İnsan’a benzeyen bu iki ayaklı yaratık diğer kurtların yanına geldiğinde durdu. Hırıldamaya başladı.
“Olamaz!” diye bağırdı Kayra! “Bu bu bu nasıl olur?!” Savaşçılar ve Buga olan biteni anlamak için sağa sola bakındılar. Birkaç saniye sonra Buga Kayra’yı endişelendiren şeyin ne olduğunu anladı. Büke’nin suyu inanılmaz bir hızla çekiliyordu. Öyle ki bu çekilme 4-5 dakika kadar devam etse. Nehir kurumuş bir nehir yatağına dönecekti. Böyle bir durumda Kurtlar ve o garip yaratık karşıya geçip obaya saldırabilecekti.
“Büke bize ceza vermek istiyor” dedi Kayra. Buga hemen atıldı lafa.
“Kurtlar bize saldırmadan biz saldıracağız!”
En güvendiği Savaşçısı Çebi’ye seslendi. “Çebi! Mızrağını iki ayaklı yaratığa savur. Onu yaralarsan Kurtlar kaçacaktır!”
Buga iç güdülerini dinliyordu. İç güdüleri haklıydı. Nehrin karşı kıyısında duran kurt sürüsünün alfası iki ayaklı yaratıktı. Diğer kurtlar onun vücut hareketlerine göre pozisyon alıp tıpkı bir asker gibi ondan emir bekliyorlardı.
Çebi mızrağını sıkıca kavradı. Biraz gerilip koşmaya başladı. Nehrin kıyısındaki büyük bir taşa basıp tek ayağıyla sıçradı. Olabildiğince yaklaşmak istediği belliydi böylece yaratığı hemen oracıkta öldürebilecekti. Neredeyse nehrin ortasına kadar sıçradı çebi ve yaratığa doğru fırlattı mızrağını. Mızrak havayı yara yara gitti yaratığa doğru fakat yaratık son anda atik bir çalımla kenara çekilip mızrağı boşa çıkardı. Çebiye suya düşmüştü. Şaşkınca yaratığa bakındı. Yaratık hırıldadı. Dikelip iyice çekilen Büke’nin suyuna birkaç adım attı.
Çebi’nin vücudunun yanından bir mızrak hızla geçti yaratığa doğru. Kıvrak bir şekilde ondan da kurtuldu yaratık ve yavaş yavaş yürümeye devam etti. Ona yaklaştıkça yaratık adımlarını geriye doğru atmaya başladı Çebi. Bu sırada Kayra tanrıya seslenmeye başladı.
“Ulu Tanrı Büke! Neden bizi cezalandırıyorsun. Karanlığın, şerin hizmetkarı olduğu her halinden belli olan bu yaratıkların geçmesine izin mi vereceksin? Sana kötülük mü ettik bilmeden?”
Kayra’nın sözü bitmemişti ama birden sustu. Yaratık hızlı bir hamleyle Çebi’nin boğazına yapışmıştı. Onu tek eliyle kaldırıp ağır ağır geriye doğru yürümeye başladı. Geri giderken çıkardığı seslere kulak vermeye çalıştı Kayra. Tam olarak emin olamıyordu ama hırıltıların arasında sürekli tekrar eden iki heceyi yakaladığı kulağı. Rü-Bö-Rü-Bö-Rü-Bö-Rü.