“Kapıyı kilitledim!” Kontrol ettim! Zaten yaptığım şeyleri sürekli sormaktan vazgeç! Sus!”
Bir sigara yakıp yürümeyi sürdürdüm.
Güneş açtı.
Hepi topu birkaç adım hiçbir şey düşünmeden yürüdüm. Rahatladığımı hissettim. “Bu rahatlık duygusunun bütün bir hayatıma yayılması için vazgeçemeyeceğim bir şey olamaz” dedim kendi kendime ve bunu der demez -tekrar- düşüncelerin istilasına uğradım.
Vazgeçmek…
Bu kelime lanetliler listemde bulunuyor. Lanetliler listemden bir kelimeyi andığım zamanlar, fısıltıları tekrar duymaya başlıyorum.
Çok geçmeden kulağımdan başlayıp bütün vücudumu saran ürpertiyle beraber fısıltıları duydum.
Fısıltı : Başaramıyorsan vazgeçmeyi dene!
“Yeter artık sus! Hayatımdan çık! Senden bıktım. Anlıyor musun bıktım?”
Fısıltı : Hiyahah. Yine sorumluluktan kaçıyorsun.
“Sus! Aklıma oyunlar oynamaktan vazgeç! Vazgeç!”
Fısıltı : İşte bak yine.
“Sorumluluktan falan kaçtığım yok! İşleri zora sokan sensin!”
Fısıltı : Merak ediyorum hayatında hiç sorumluluk aldın mı?
“Hah! Harika! Yargılamaya hiç başlamayacaksın sanmıştım! Küçük kardeşime ben baktım! Anlıyor musun? Ona ben baktım! Ben!”
Fısıltı : Mecburi işlerine sorumluluk diyemezsin.
“Kapat çeneni! Uzaklaş! Aklımı zehirlemeyi bırak yoksa!”
Fısıltı : Yoksa ne?
Bu sorunun cevabını bilmiyordum. Çaresiz olduğumu hissettim. Böyle hissettiğim zamanlar vücudumda bazı değişiklikler ortaya çıkar ve bunlardan ilki, olay yerine çoktan gelmişti bile!
Sol gözüm seğirmeye başladı.
Fısıltı : Yoksa ne?
Göz seğirmem iyiden iyiye hızlandı. Görüşüm bulanıklaşmaya başladı. Beynimin zonkladığını hissettim. Sağ omzuma lise yıllarımdan beri kurtulamadığım sızı girdi. O an istemediğim ne varsa; trafik kazası geçirmiş bir insanın başına üşüşen meraklılar gibi başıma üşüştüler.
“Yoksa seni öldürürüm!!!!”
Fısıltı : Vooov! Beceriksiz bir insan için cesurca bir çıkış!
Avuç içimle kafama sertçe vurdum. Dişlerimi sıktım. Dişlerim acıdı. O an kolezyumla boğuşan kızgın bir boğadan farkım yoktu! Kendime zarar veriyordum ama bunun farkında değildim. Dişlerimin acısı beynime sıçradı. Yolun ortasında durdum. Avuç içimle kafama sertçe vurmaya başladım. Kafama indirdiğim her darbeyle beraber avazım çıktığı kadar bağırdım.
“Sus! Sus! Sus!…”
Kafama aldığım her darbede görüntü biraz daha karardı…
“Sus! Sus! Sus!…”