Kan ter içinde uyandım. Korkunun etkisiyle vücudum oturur pozisyona gelmişti. Birkaç saniye boyunca nefes alışverişimi düzenli hale getirmeye çalıştım. Kendime geldiğim anlardı; odanın içine doluşan rüzgârı duydum. Yavaşça kalkıp pencereyi kapattım. Bir süre ayakta durdum. Boş boş odaya baktım.
Yaşadığım bu kâbus dolu günler gücümü -iyiden iyiye- tüketmişti. Dayanma eşiğimi çoktan geçmişti bu olan biten. Çığlık atmak, sağı solu kırmak hatta ve hatta kendimi öldürmek… Bu buhran dolu günlerde aklıma sıklıkla gelen fikirlerin hepsi çılgıncaydı. Hepsi benim zararımaydı ve -en kötüsü- hepsi de bana yabancıydı. Duygularımın yıprandığını hissediyordum.
Bir insanın duyguları yıprandığı zaman onu bekleyen bazı yenilikler vardır. Küçük öfke nöbetleri, anksiyeteler, kâbuslar, halüsinasyonlar… Bütün bu olan biten beraberinde fiziksel yıpranmayı da getirir. Morarmış göz altları, bitkin bakışlar ve vücudunuzun çeşitli yerlerinde çıkan garip yaralar… Böyle durumlarda insanın arayışına girdiği tek şey yanında güvende hissedebileceği birileri oluyor. Tam olarak böyle bir durumdayım. Eminim Şelale yaşasaydı bu süreci çok daha sağlıklı atlatabilirdim…
Kapının altındaki boşluktan içeri süzülen ışık ile düşüncelerim dağıldı. Önce bu ışığın dışardan içeri vuran bir araba ışığı olduğunu düşündüm fakat bu ışık oldukça güçlüydü. Evde yabancı birisi varmış hissine kapıldım. Korkuya teslim olmuş bir şekilde kapıya doğru yürüdüm. Odamın kapısının kolunu tuttuğumda ışık kapandı. Işığın kapanması ile beraber elektrik anahtarının sesini duyduğuma adım kadar eminim. Kolu bırakmadan kapıyı kilitledim.
Telefona sarıldım..
Dıııt. Dıııt.
Tunç : Alooo.
Talaş : Tunç sanırım evde birisi var. Kapımı kilitledim çok korkuyorum. Bize gel. Çok korkuyorum lütfen gel!!!!
Tunç : Tamam geliyorum. Kapıyı sakın açma.
Dizlerimi göğüslerime doğru çekip kafamı dizlerime bastırdım. Hüngür hüngür ağlıyordum.
Tak tak tak
Odamın kapısı vuruldu… Ellerimi sıktım. Tırnaklarımın etime geçtiğini hissedebiliyordum. Nefes alamadığımı hissettim. Bekledim… Bekledim… Tam bu sıkışmışlık anımda daire zilinin çaldığını duydum. Vücudumu saran korku bir an için yerini umuda bırakır gibi oldu. Zil uzun uzadıya basılmaya devam etti.
Tunç’un anahtarı yoktu. Kapıyı benim açmam gerekiyordu.