Talaaaş!! Talaaaşş!!!
Karanlık…
Kulağımda tahamülü zor bir çınlama ve belirli aralıklarla göz kapaklarıma vuran yoğun ışık.
-Beyefendi lütfen. İşimizi yapmamıza engel oluyorsunuz.
+Tamam tamam çekildim.
* Hastane – Ertesi gün
Erdem: Haaah. Kendine gelmişsin. Çok korkuttun beni Talaş! İyisin dimi?
Talaş : Sakin ol iyiyim.
Erdem: İlaç falan mı kullandın sen? Alkol mü bozdu acaba seni?
Talaş : Yooo. Bir yudum almıştım daha zaten.
Erdem : Birden gözlerin kaydı. Düşüverdin. Çok korktuk.
Talaş : Huvv.
Sessizce durdum bir süre. Gözlerimin dolduğunu hissettim.
Talaş : Şelale nerde?
Erdem: Anlamadım?
Gözlerime dolan birikinti aktı gitti..
Erdem : Talaşcım iyi misin? Endişeleniyorum!
Talaş : Bilmiyorum. İyi değilim. Offff.
Çocuklar gibi ağlamaya başladım. Hüngür hüngür ağlıyordum. O sırada Erdem beni sakinleştirmek için yanıma geldi. Sarıldı. Sarıldı ama ne fayda… Sanıyorum bir 10 dakika kadar ağlamalarım devam etti. Yine de konuşmak istiyordum. Yarı zırlamalı bir konuşma yapar halde buldum kendimi..
Talaş : Dün Şelale girdi o kapıdan. Gördüm onu! Arkamı döndüm bu soğuk ne diye! Kapıyı açık bıraktı sandım birisi. Döndüğümde Şelale ordaydı! Sonra sana döndüm. Sen “Hah Şelale de geldi” dedin.
Hemşire : Sakin olun tamam. Sakin olun. Şimdi bir iğne daha vuracağız size. Biraz rahatlamaya çalışın. Düşmenin etkisiyle kafanıza darbe aldınız. Böyle duygusal gel gitlerinizin olması normal!
Omuzlarımdan yatağa doğru bastırılırken bir gözümle Erdem’i aradım. Yoktu. Ağlarken sarıldığım Erdem; yatağa doğru yatırılırken Hemşire’ye dönmüştü.
GALİBA DELİRİYORUM!
* Hastane – Gece
Titreyek uyandım. Yatağımın başında bulunan loş bir ışık odayı aydınlatıyordu. Avuç içlerimle -hızlıca- kollarımı ovaladım. ”Nasıl bu kadar soğuk olabilir?”
Esintinin geldiği yöne doğru döndüm. Pencere açıktı. Rüzgar olanca gücüyle odayı dolduruyordu. Yağmuru ve pencerenin dışında uğulduyan fırtınayı duydum. Yavaş yavaş doğruldum. Serum’u yanıma alıp pencereye doğru gittim. Pencereyi kapadığımda oda sessizliğe büründü.
Yavaşça arkama döndüm. Kapı açıktı. Kapıda bir silüet vardı. Ne olduğunu anlamak için ona doğru bir adım attım. Hırıltı benzeri bir ses işittim. “Merhaba” diye seslendimse de cevap alamadım. Şimşeğin ışığı odayı doldurduğunda parlak gözleri ile bana doğru baktığını gördüm. Kafamı biraz eğip odaklanmaya çalıştım. Birkaç metre önümde, kapı eşiğinde bir kurt duruyordu. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Hala oradaydı. Ona doğru bir adım daha attım. Hırıltıları güçlendi. Duraksadım. Bir iki adım geri gidip koridordan hızlıca koşmaya başladı…