Talaş : Efendim Erdem.
Erdem : Talaaaş!!! Bu yazıyı yazan ne Seda, ne Şelale ne de ben!
Talaş : Nasıl yani?
Erdem : Yahu senden sonra bir süre telefonla falan uğraştım. Sonra gazeteye bakayım dedim. Çok ilginç bir şey keyfettim! Gazetenin çıkış tarihini gördün mü?
Talaş : Evet 8 Eylül yazıyordu.
Erdem : Aslına bakarsan benim Seda ile yemek yediğim tarihten bir kaç hafta sonraya denk geliyor. Hesap hareketlerimin yıllık dökümünden bunu görebildim. Yalnız tuhaf olan bu değil. Tarih 8 Eylül evet ama yıl 2013!
Talaş : 2013 mü?
Erdem : Evet.
Talaş : 2013 yılında ben Türkiye’ye bile gelmemiştim yahu.
Erdem : Evet bizim ilk senemiz dolmamıştı bile!
Talaş : Erdem beklesene beni 30-40 dakikaya ordayım!
Erdem : Tamam bekliyorum.
Toplantıya geri döndüm. O masada konuşulanlar, benden talep edilenler kulağıma erişti belki ama aklımda yer edinemediler. Toplantı biter bitmez koşar adım Heyhat’a yöneldim.
Heyhat’a girdiğimde Erdem telefona gömülmüş bir vaziyetteydi.
Talaş : Huhh. Geldim. Bulabildin mi yeni bir şeyler?
Erdem : Şu an için hayır. Şaşkınım tek söyleyebileceğim bu.
Talaş : Şimdi geldiğimiz nokta şu. Gazetedeki yazı sen bu olayı yaşamadan 5 sene önce yazılmış fakat senin yaşadığın olayın birebir aynısı. Peki, aynısı olduğuna emin misin? Okuyunca sana öyle gelmiş olabilir mi?
Erdem : Diyelim ki öyle, isimler ve yemek yenilen yer meselesi bile başlı başına yetmez mi?
Talaş : Doğru.
Erdem eliyle garsona işaret etti. Bu hareketinden sonra bana dönüp “Bira içmem lazım” dedi. Eşlik etmek istedim. Kafamı bir şekilde dağıtmam gerekiyordu. 2 bira söyledik. Bir süre sessizce oturduk. Biralarımız geldiğinde The Doors çalmaya başladı. Eskilere doğru daldı gözlerim.
Kapıya oldukça yakın bir yerde oturuyorduk ve sırtım kapıya dönüktü. Ürperdiğimi hissettim. Bu ürperme hissi kısa sürede yerini öfkeye bıraktı. “Kapatın şu kapıyı ya” diye -söylene söylene- arkama döndüm.
Bir an gözlerim yerinden fırlayacak gibi oldu. Kalbimin atış hızını bütün bedenimde hissediyordum. Kızıl saçlı güzeller güzeli bir kadın açmıştı kapıyı. Bir kulağında telefon, bir elinde çanta gayet yoğun görünüyordu. Ayağıyla kapıyı arkasından kapatmaya uğraşıyordu. Erdem’e doğru döndüm.
Erdem : Hah! Şelale’de geldi.
O an hissettiğim şey tam olarak korkuydu. Bir şey söylemeye çalıştım. Sesim çıkmadı.