Oyun olan “adam asmaca”yı kastediyorum. Her yanlışta çöpten adamın bir uzvu çizilir, son soruyu bilemediğinde adamın boynundaki ilmek çekilir… Tatsız bir oyun tabi finali itibarıyla. Çocukluğumuzda oynardık. Bırrr ne çocuklukmuş ama…
Neyse ‘Hamidiye Tabyalarındaki yanlışlar’ olayı büyüyor, adam asmaca’ya dönüşüyor. Ahanda işte bugün ünlü Türk büyüğü Uğur Dündar da kaleme aldı. Elbette şişkin ve pişkin yüksek egosuyla yazısını 2004 yılından başlatarak. Şöyle giriyor yazısına:
“Yıl 2004… Çanakkale Şehitleri Abidesi’nin, proje yarışmasının üzerinden tam 60 yıl geçtikten sonra bitirilmesi nedeniyle düzenlenen açılış töreninin davetlisi olarak Çanakkale’deyim.”
Bu ünlü Türk büyüğümüz her fırsatta bunu söylüyor. Bir, iki, üç, yirmi, otuz… Aaa yeter kardeşim! 40 defa söyleyince hakikat değişmiyor. 2004’te bitti dediği, Abidenin ayaklarındaki rölyefler, 50 metrelik rölyef (belki daha eski bitim tarihi) ve Abidenin tavanındaki Türk Bayrağı mozaiği… (Bu mozaik için Uğur Dündar’ın bir kampanya başlattığı ve sonuca ulaştırdığı doğru. Ancak anıtın bitmemiş olduğu anlamına gelmiyor takdir edersiniz.)
Biliyoruz ki, Türk milleti ve dönemin hükümeti el ele vererek yarım kalan inşaatı 4 yılda bitirmiş ve 21 Ağustos 1960’ta da açılışını yapmıştı.
Yıllar içinde ki, bildiğim kadarıyla 1994, 1999, 2004 ve 2007 yıllarında çevre düzenlemeleri yapıldı ve bir kompleks olarak bilinen görünümüne kavuştu Abide. (En son bir de cami yapılıyor ekleyeyim.)
Gelelim Hamidiye olayına.
Araştırmamı yaptım, konuşmam gerekenlerle konuştum. Malum bu gibi durumlarda resmî makamlara ulaşmak zor oluyor. Gayri resmî olarak ulaştığım bilgiler şunlar oldu. Kamuoyunun bilmesinde yarar var.
1) Hamidiye Tabyalarının ihya edilmesi için ihaleyi açan ve sonuçlandıran kurum, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü. Bu müdürlüğün üstü ise Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü. İlgili kurumlar bunlar. Yani soru sorulacaksa bu ilgililere sorulacak.
2) Ayrıca Yrd. Doç. Mithat Atabay’ın, Hamidiye Tabyalarıyla ilgili olarak ihaleyi alan yüklenici tarafından ‘Danışman’ olarak işe alındığı, bunun için bir ücret ödendiği bilgisi de var. Eğer böyle bir şey yoksa hocamız gerekli açıklamayı yapar biz de bunu aynı yerde yayımlarız.
Yani bileti birilerine keserken doğru adresi bulmak gerekiyor.
Konu siyasetin eline düşünce onu oradan kurtarmak mümkün olmuyor çünkü.
Burada yaşayan bizler, kendi kurumlarımıza ve orada çalışan cefakâr insanlara saygı duymalıyız. Kendi adıma, ÇATAB’ın ilgili biriminde deliler gibi Çanakkale okuyan o gencecik çocuklara, okudukça şimdiye kadar yapılan hataların vahametini kavrayarak üzülen o genç beyinlere ‘üzülmeyin’ diyorum. Hepsi düzelecek! Ancak siyasilerin de buna izin vermesi gerekiyor artık.
Alan Başkanlığı’nı kucağında bulduğu bu kriz üzerinden vurmak son derece yanlış. Bir kurum kendinden önce yapılmış bir ihale, tasarım, uygulama ve sonuçla karşılaşıyor. Burada sisler içinde kalan olaylar var elbette. Konusunda uzman pek çok çalışanı istihdam etmiş bir hayli iddialı bir kurum Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı.
Ama?
- Alan Başkanlığı devir aldığı bu skandal hatalar için neden hızlı bir reaksiyon göstermedi?
- Neden geçici bir özürle bunları kaldırıp, gidişatı belli bir krizi önlemedi?
- Neden zaman kaybetti, neyle ilgilenerek zaman kaybetti?
- Yardım istediği bazı kaynaklardan, 40 milyonu kime verdinizse, onlar gelip düzeltsin cevabı aldı mı?
- Neden, kurumdan şimdiye kadar bir Allah’ın kulu çıkıp bu krizi yönetmiyor, yoksa öyle bir yönetici yok mu?
- Eğer öyleyse bu kadar yüksek maaşlı yönetici ne yapıyor?
- Neden ÇATAB başını kuma gömüyor?