Görevli : Arkadaşlar yavaş yavaş çıkarıyoruz.
Mavi-kırmızı ışıklar göz kapaklarıma vuruyordu.
Görevli : Bir, iki, üç!
Üşümeye başladım…
Az önce çok net duyduğum sesler şu an biraz uzaktan geliyordu.
Görevli : Dikkatli olun.
Güçlü bir ses duydum. Bir şeylerin kesilmeye çalışıldığını hissediyordum.
Görevli : Tamam. Yavaş yavaş. Bir, iki, üç!
İğne acısı… Derin bir uyku…
— Bir Gün Sonra —
Hemşire: Günaydın Talaş hanım.
Bir süre gözümü açmakta zorlandım. Daha sonra köz kapaklarıma vuran beyaz ışığı hissettim. Gözlerimi açtığımda odadaydım. Başımda bir ağrı hissettim. Sağ elimi kıpırdatmakta zorlanıyordum.
Talaş : Günaydın.
Hemşire : Şuna şöyle ayarlayalım… Nasıl hissediyorsunuz. Her hangi bir ağrınız var mı?
Talaş : Başım çok ağrıyor.
Hemşire : Ağrı kesici -birazdan- etkisini gösterir.
Hemşire görüntüden çıktı. Kafamı kıpırdatmakta zorlanıyordum. Gücümü toplayıp sesimi yükselttim.
Talaş: Bakar mısınız?
Hemşire: Buyrun.
Talaş : Arkadaşım nasıl?
Hemşire: Arkadaşınız? Benim sizin dışınızda bir bilgim yok. Nöbetçi arkadaş ekstra bir şey söylemedi.
Talaş : Tamam. Telefon görüşmesi yapabilir miyim?
Hemşire: Bekleyin aşağıdan eşyalarınızı getireyim.
Talaş : Teşekkürler.
Hemşire çıktıktan sonra dudaklarımı sıktım. Ağlamaya başladım.
Normal hikayelerde hastanede gözünü açan birisi yanı başında sevdiği insanları beklerken bulur. Onun gözünü açması ile odayı bir çoşku kaplar falan….
Gelin görün ki bende öyle olmadı. En yakın arkadaşım ile kaza geçirmiştim. Sevgilimden geçen hafta ayrılmıştım….
Birazcık doğruldum. Gözümle masanın üstünü taradım. Erdem’in not bırakabilmiş olacağını düşündüm. Dikkatlice taramama rağmen herhangi bir şey göremedim. Muhtemelen Şelale’nin yanındadır. Ara ara benim yanıma da gelecektir diye düşündüm…
Rahatsız hissediyordum. Bağırdım.
“Bakar mısınız!?!?!?!?!?”