Boğaz manzaralı lüks bir restoran, çift olarak katılmanın icap ettiği bir iş yemeği, lüks restoranın kapısında üşüye üşüye sigara içmeye çalışan Tunç ve ben… Birkaç dakika sonra önümüzde duran bir taksi, taksiden tek inen Şelale.
Tunç : Aaaa. Erdem nerde? Barışmadınız mı siz hala?
Şelale : Rica etsem. Bu konuyu bugün açmasak!
Tunç : Tamam tamam. Demedim say.
Şelale : Talaşcığım. Heyecanlı mısın? Ohaa çok şık gözüküyosun. Keşke sevgilin de “The Doors” tişörtü yerine hoş bir gömlek giyseydi!
Tunç : Erdem kurtuldu bence!
Şelale : Küstah!
Talaş : Şelaleciğim abartma lütfen. The Doors tişörtünün nesi var sanki.
Tunç bu sırada horned hand yapıp, Gene Simmons gibi dilini çıkartmıştı.
Şelale : Aman tamam tamam. Bir şey demedim. Hadi geçelim dondum.
Masaya doğru yürümeye başladık.Boğazı gören büyükçe bir masada Adnan Bey ve yine onun yaşlarında iki bey gördüm. Selamlaştık, tanıştık, oturduk.
Aşkın Bey : Tunçcuğum. Iııığğğ. Tunçcuğum dememde bir sakınca yoktur umarım. Ne kadar şanslı bir adamsın, böylesine güzel ve zarif bir kız arkadaşa sahipsin. Kıskandım doğrusu. Hahahaha.
Tebessüm edip teşekkür ettim. Aşkın Bey benzer iltifatları yapmak üzere Şelale’ye doğru döndü. Bu sırada Tunç’un bana doğru eğildiğini hissettim.
Tunç : Ne y*v**k adam.
Talaş : Aşkım lütfen.
Tunç : Eee öyle..
Talaş : Kıskandın mı yoksa?
Tunç : Saçmalama. Y*v**k dememin sebebi y*v**k olması yoksa güzelliğin konusunda haksız sayılmaz.
Talaş : Tamam tamam sus.
Yemek ve şarap faslı… Bir sürü ağdalı cümle…
Adnan Bey : Tunç Bey siz beğendiniz mi hikayeyi?
Tunç : Evet hoşuma gitti.
Aşkın Bey : Kız arkadaşınız güzel olduğu kadar yetenekli de.
Tunç : Biliyorum.
Aşkın Bey : Ne yalan söyleyeyim iyi bir şeyler çıkacağını hissediyorum. Sinopsis’i okur okumaz hemen yemek yemeliyiz diye düşündüm. Kast bile gözümün önüne geldi doğrusu. Yakışıklı erkekler, güzel kadınlar…Gençler bu işe bayılacak.
Tunç kadehi fondipledi. Bu tip yerlere pek uygun olmayan bu içiş tarzı ile çevre masaların da dikkatini çekmişti.
Tunç : Hey. Bakar mısınız? Bira alabilir miyim acaba?
Masa altından yavaşça dürttüm. “Aşkım ne yapıyorsun?”
Bu dürtmemi hiç sallamadan lafa girdi…
Tunç : Gençler bayılacak.
Aşkın Bey : Kesinlikle.
Tunç : Yakışıklı erkekler, güzel kadınlar.
Aşkın Bey : Kesinlikle.
Tunç : Belki biraz da mizah.
Aşkın Bey : Çok doğru tespit.
Bu sırada birası geldi. Bardağı kenara itip şişeden büyük bir yudum aldı.
Tunç : Bana sorarsanız. Yakışıklı erkekler ve güzel kadınlar meselesi tekrar düşünülmeli. Sıradan bir insanın sıradan bir hikayesini anlatırken pek de sıradan olmayan oyuncu tipleri oynatmak doğru olmayabilir. Sonuç olarak bu hikaye sıkışmışlığın, yabancılaşmanın ve aynılaşmanın hikayesi. Hikayenin vurgusunu yakışıklı erkeklere ve güzel kadınlara kaydıracak olursanız eğer, hikayeyi de aynılaştırmış olursunuz ki bu; hikayeyi, eleştirdiği şeyler ile aynılaştırma anlamına gelir.
Aşkın Bey : Yani?
Talaş : “Yetenekli oyuncular bu hikayeyi sürükler. Sırf yakışıklı ya da güzel olduğu için birilerini seçmek, hikayeyi samimiyetsiz kılar” demek istiyor.
Aşkın Bey : Hmm..
Tunç kulağıma eğildi.
Tunç : Beni anlamayıp seni anlaması da y*v*aklığından.