Kahvelerimizi beklerken odayı inceliyordum. Bu sırada tekrar kapı çaldı. Medyum beyin asistanı Nurdan Hanım misafirleri bizim olduğumuz yere buyur etti. “Bir başka iki kadın daha” diye düşündüm içimden. Bize uygulanan prosedür aynen uygulandı.
Nurdan : Birazdan alacağım sizi içeri. Beklerken kahve içmek ister misiniz?
Sade kahve söylediler. Nurdan mutfağın yolunu tuttu.
Şelale : Sizi gözüm ısırıyor sanki bir yerlerden.
Kadın Bir : Olabilir siz de bana tanıdık geldiniz. Burada görmüş olabilirsiniz. Biraz sık gelir giderim hehe.
Şelale : Neden geldiniz? Aşk işleri mi?
Kadın Bir : Aslında ben oğlumla ilgili geldim. Benim oğlum disleksi, öğretmenleri deha olduğunu düşünüyor. Yüksek zekâlılar okuluna mı gönderelim yoksa kolejde mi devam etsin diye sordum Çonço’ya. Cevabımı aldım.
Birden atıldım. Disleksi hastası çocuğun annesinin yanındaki kadına döndüm. “Sizin de mi oğlunuz disleksi?”
Kadın İki : Yok anacım. Nerdee!!! Bizimki sağlıklı. Averaj zekâya sahip.
Şelale : Vah vah.. Olsun.
Bir şok havuzundan diğer şok havuzuna atlıyordum adeta. Çocuğu sağlıklı olan kadın üzgündü. Şelale onun adına üzgündü. “Haydaa!! Yahu sizin oğlan da dahi olmayıversin! Ne ya? Ne olur yani? Ne ki bu şimdi?”
Şelale : Eee siz neden geldiniz peki?
Kadın İki : Terapi olsun diye anacım. Keyfim yerinde yoksa! Totomu kaşıyayım da nazar değmesin. Kocişkom çok anlayışlıdır zaten. Ben ona “şansım” derim.
Talaş : Anlayışlı derken?
Kadın İki : Yani tatlışım şöyle. İsim neydi bu arada?
Talaş : Talaş.
Kadın İki : Talaşcığım. Iııı. Benim boyfriend’imle aramda bazı problemler var.
Talaş : Boyfriend dediğiniz eşiniz dimi?
Kadın İki : Yok anacım. Kocişkom ayrı boyfriend’im ayrı.
Talaş : Hönk.
Şelale : Na-na-na-na Nasıl yani.
Kadın İki : Anlasana hayatım! Açık ilişki!! Böyle tutulup kalmanızı anlayabiliyorum ama bugünün ilişkilerinin büyük çoğunluğunun kaçınılmaz sonu maalesef aldatmak ya da aldatılmak. Benlik duygusuna ve birey olmaya türlü türlü övgülerle büyüyen nesiller ilişki konusunda ataerkil davranmaya çalışınca bu tip sorunların çıkması kaçınılmaz oluyor. Hiçbir şeye ait olamamayı davranış olarak -daha küçücük bir çocukken- edinmiş bireyler; mesele aşk olduğunda tutucu oluyorlar. Dilimiz bile bunu doğruluyor. Mesela başkasının annesine, babasına, amcasına, kardeşine, tırnak içinde söylüyorum bacısına başka birileri anne, baba, amca, kardeş ve yine tırnak içinde söylüyorum bacım diyebiliyorken. Kimse kimsenin sevgilisine sevgilim, aşkına aşkım diyemiyor. Bu gerçeği tembelce ötelemeye çalışırsak eğer aldatmaların başlaması kaçınılmaz. Tarafların anlayışlı olması lazım. Bunları keyfi söylemler olarak almayın. Bu alanda eğitim almış. Doktorası hali hazırda devam eden bir insanım.
Şelale : Hmmm. Tamam ama sevdiğim insanı, beraber yatağa girdiğim adamı bir başkası ile paylaşma fikri midemi bulandırıyor. İğreniyorum. Eğer bir his varsa vardır. Ne yapmak gerek?
Kadın İki : Hahaha. Takıntılarına uygun bir eş bulman gerekir..
Talaş : Ya bu sanki pek takıntı meselesi değil ha?
Kadın İki : Devam et biraz.
Talaş : Yani şöyle. Yaşam tarzımız ve duygularımız konusunda çok bencil büyüdük. Bizim için değerli olan her şey bir süre sonra değersizleşti. Bunu bizzat biz görerek büyüdük. Buna karşı alabildiğimiz tek önlem bizim dışımızda -en azından- bir kişinin tamamı ile bize ait olması. Tıpkı bir elmanın diğer yarısı ile bütün olabilmesi gibi.
Kadın İki : Sen olaya felsefi yaklaşıyorsun. Bu şekilde yaşayabiliyorsan zaten problem kalmamıştır.
Talaş : Eee kolaymış o zaman?
Kadın İki : İnsan düşündüğü gibi biri değildir anacım. Böyle olmasına rağmen, kendini “düşündüğünüz gibi biri değilim” derken bulur başka insanlara. Eee o zaman kimse düşündüğü gibi değilse hangimiz gerçekten kendimiziz. Aldatıldığından yakınan bir insan aslında aldatana güvenmesini sağlayan kendi benliğine mi kızar? İnsanı kendisinden başka kimse aldatamaz sanki. Eğer bu şekilde yaşayabiliyorsan senin adına çok sevindiğimi bilmeni isterim.
Ding dong
Nurdan : Şey… Pardon. Bölüyorum ama diğer konuklar geldi. Bekleteyim mi? Gelsinler mi?
Kadın İki : Gelsinler hayatım. Bitti zaten işimiz.
Şelale ayağa kalktı. “Teşekkürler Çonço. Dediklerini düşüneceğim” görüşürüz. Şelale bana doğru dönüp güldü. Şok olmuştum. Sıramızı beklediğimizi düşünürken. Sıramızı savmışız. Ne değişik.