Geçen gün eve yürüyerek gitmeye karar verdim. Yürüme dediysem 30-40 dakikalık mini bir yolculuktan bahsediyorum. Bu yolculuğumu keyifli hale getirmek için kıyıdan gidiyorum. Kordonda gezen insanları izliyorum. Bazen oturup 10-15 dakika denizi seyrediyorum. Eğer fazladan keyifliysem kendime bir çay söylediğim bile oluyor böyle anlarda…
Yolculuğumun ilk dakikalarında uzun zamandır görmediğim bir arkadaşıma denk geldim. “Ben de o yönden gidiyorum. Hadi beraber yürüyelim.” diyerek koluma giriverdi bu eski arkadaş. Başladık beraberce yürümeye.
Yolda bir süre sessizce ilerledik. Bundan sıkılmış olsa gerek kadınlardan bahis açtı. Pas vermedim sustu. Acı çekmesini istemiyordum. Acı çekecekti biliyordum. (Buradan sonrasını Amerikan filmine yapılmış dublaj iç sesiyle okuyun) Biliyordum çünkü bir çok erkek kadınlar konusunda konuşmayı beceremez. Bir süre sonra fantezilerini duymak zorunda kalırsınız. Bu yakışıksız duruma düşmemek için en iyi yol, bu konuları hamurunda “ayılık” olmayan insanlarla konuşmaktır.
Yolculuğumuz devam ediyordu…
2018 en güçlü spor arabalarından bahsetti birazcık.
Ronaldo’nun bonservisine verilen paranın kendisine verilmesi durumunda yapmayı düşündüğü şeylerden bahsetti.
Ekonomi kötü gidiyor dedi ve ekledi “hükümetten memnunum”.
Bu sıkıcı muhabbetlere dayanacak gücüm kalmamıştı. Evime tek başıma yürüme özgürlüğüm elimden alınmıştı! Bu tip kaba davranışların Eski Türkiye’de kaldığını düşünüyordum demek tekrar hortlamış. Can çıkar huy çıkmaz demişler.
“Eğer” dedim. “Bir gün bana büyük ikramiye çıkarsa. 2018 in en spor arabasını altına çekip, cebine Ronaldo’nun bonservis bedelini koyacağım.” sonra seni Amerikaya yollayacağım.
“Kadın işi nolcak” dedi.
Güldüm…
“Sen gidiyorsun ya. Onlar da rahat bir nefes alır!!”
(alkışlar yükselir, sanatçı selam verir. Seyirciye arkasını dönmeden ağır ağır sahneden çıkar.)