Tunç : Vay be kankam! Gidiyorsun sonunda şu askere.
Erdem : Yaa yaa..
Erdem ile arabanın kaputuna oturmuş askerlerden oluşan sıraya bakıyorduk.
Tunç : İyi yaptık ha. Daha bile geç gelsek olurmuş.
Erdem : Evet epey sıra var.
Tunç : Acaba kısır yapıp gelen var mıdır ilk gün?
Erdem : Ahaha. O ne demek lan?
Tunç : Olum bizim Buty vardı ya..
Erdem : Muhasebedeki afet mi?
Tunç : Evet evet. İlk gün tarçınlı kek yapıp gelmişti ofise. Önce keki soktu kapıdan sonra “Merhabaaağğğ” nidalarıyla girmişti içeri…
Erdem : Sen o kıza kesin yürümüşsündür.
Tunç : Yok lan yürümedim.
Erdem : Umarım kısır yapıp gelen bir asker dostumuz yoktur.
Tunç : Aslında sempatik bir hareket ama biraz tuhaf yani.
Erdem : Aslında tuhaf da değil. Olum biz de yemek yapıyoruz, kek yapıyoruz, pasta yapıyoruz.
Tunç : Artık erkeklerin bir çoğu yapıyor zaten böyle şeyleri ama ne bileyim burası fazlasıyla ERKEK bir yer burada biraz tuhaf kaçar yani.
Erdem : Eee olum adam “tuhaf kaçabileceği bir durum olsa” zaten gelmeyebilir.
Tunç : Neden olum adam vatanseverdir. Herkes sen mi?
Erdem : Hadi lan ordan. Denyo denyo şaka yapma komutan falan duycak şimdi bir yerden askerliğimi zehir etceksin sonra…
Tunç : Tamam be kızma, demedik bir şey…
Bir süre sessizce durduk. Daha doğrusu ben sessizce durdum. Erdem o sırada telefon görüşmeleri ile boğuşuyordu.