Talaş : Tamam da aşkım ne alakası var yani?
Tunç : Bak bebek anlamıyorsun. Bu peynirin tadı güzel değil anlatabiliyor muyum.
Talaş :Ya sırf ucuz diye bunu aldırmaya çalışıyorsun.
Tunç : Ya hayır! Gerçekten ucuzun tadı daha güzel!
Talaş : Sen sahiden gettoda büyümüşsün bence.
Tunç : Ne alaka?
Talaş : Estetik zevkinle fikirlerin arasında getto anıların kalmış. Dişinde maydonoz varmış gibi düşün.
Tunç : Haha ne komik.
Bir süre rafların arasına konuşmadan dolandık.
Talaş : Tunç.
Tunç : Canım Talaş.
Talaş : Otella mı alayım, Perpella mı?
Tunç : Tabi ki otella. Perpella neymiş.
Talaş : Ne biliyim daha ucuz belki onu istersin diye düşündüm.
Tunç : Öff Talaş ya. Yani güzel olmasan şu ilişkiye katlanırmıydım diye düşünüyorum.
Talaş : Aaa aa lafa bak. Yani kendi güzelliğimle kavga ettireceksin beni. Ayrıca çok kötüsün.
Tunç : Sen de.
Kasa kuyruğunda düşünmeye başladım. Gerçekten güzel olmasa Talaş’a katlanmam mı? Öncelikle katlandığım kısmı topyekün yalan. Katlandığım falan yok. Aksine hayatımda başıma gelen en güzel şey olduğunu düşünüyorum ama onun bunu bilmesini istemiyorum galiba. Yani bilsin ama bu kadar olduğunu bilmesin. Gerçi bilse bunu suistimal etmez, öyle itlikleri ben yaparım genelde, o yapmaz. Benden çok daha karakterli olduğunu da düşünürüm bu açıdan bakınca.
Bunları düşünürken bir ara boş boş yüzüne dalmışım Talaş’ın.
Talaş : Heyy. Tunç! Daldın.
Tunç : Talaş iyiki varsın ya.
Talaş : Aha! Yükseldin yine. Korkutuyor ama beni bu yükselmelerin. Bu “gel”in artçısı hep “git”men oluyor.
Tunç : Saçmalama ya.
Talaş : Peki. Yoruldum ama onu bil.
Tunç : Nasıl yani?
Talaş : Yani bir “git” e daha katlanacak gücüm kalmadı.
Tunç : Peki.