“Bu ruh dediğiniz şey bile kendi içerisinde ikiye ayrılır. Öylesine katı bir gerçekliktir bu ikililik meselesi onu her yerde görebilirsiniz.”
Tunç : Olum hadi gidelim ya.
Erdem : Ya bi otur iki dakika ya! Azcık dinle adamı bir şeyler öğren ayı!
Tunç : Öfff.
“Şimdi tabi bilimsel olanla bilimdışı gibi tınıyanın tek potada eritilmesi gibi geliyor olabilir bu söylediğim şeyler sizlere fakat aslında bu kadar tedbirli yaklaşılması gereken bir konu olmadığını düşünüyorum. Bilgiyi bir pasta gibi düşünürsek, bilim bu pastanın yediğimiz kısımlarıdır henüz ve görünen o ki pastanın devamı var. İşte tam bu noktada bilim dışıymış gibi tınıyanın aslında çok eski zamanlardan beri, filozofların, doğa bilimcilerinin sıklıkla başvurdukları “cesurca sorgulama” ile bağdaştırılması gerekir.”
Tunç : Olum boş yapıyo ya.
Erdem : Ya tamam yapıyosa yapıyo. Bitince soru sor adama madem.
Tunç : Ne uğraşcam ya.
“Şimdi bu ikililik mevzusuna dönecek olursa -özellikle de ruh öznelinde devam etmek istiyorum- insan ruhu temel iki karşıtlığın, buna da iyi ve kötü diyelim bileşimidir bir yerde. Tabi bu ruhun tamamen iyi veya kötü olamayacağı ile ilgili bir kehanet belirtmekten çok insanın doğasının ikisine de müsait olmasına refere eder”
Tunç : Bak bak laflara bak. Hadsiz.
Erdem :Oyun falan oynasana sen.
Tunç : Şarjım bitti. Versene telefonunu.
Erdem :Al ve bir daha konuşma.
Tunç : Okey komunatım.
“Ruhun iyiliği eğitim ile olanaklıdır kötülüğü ise kaos ile. Eğitimden kastımız nedir burda? Batı medeniyetlerinde sıklıkla rastlayabileceğimiz self-education kavramı yani kişinin kendi kendisini eğitmesi. Kişinin kendisinin hem öğretmeni hem de öğrencisi olmasıdır. Bu kişisel-eğitimin izlerini sokratik öğretim tekniği olarak da bilinen meşhur öğrenme metodunda dahi bulabiliriz. Oldukça eskidir yani.