Zaman makinesi icat edilmiş olsa ve bana “al bakalım git istediğin zaman dilimine” deseler ne yaparım diye düşündüm bugün tekrar.
Geçmiş Zaman Dilimi
Makinemin göstergelerini 1453 yılına ayarlarım. Saray civarlarına. Neden mi saray? Çünkü Fatih Sultan Mehmetle konuşmak isterim.
Öncelikle Fatih Sultan Mehmet’e ulaşabilecek kişilerle tanışıp ekseriyetle padişah ile konuşmam gerektiğini söylerim. “Padişah senle niye konuşsun be adam!” diyecek olurlarsa diye onlara şöyle derim. “Padişaha gidin ve size söyleyeceklerimi söyleyin. Eğer görmek istemezse çeker giderim buralardan.”
“Bir çağ kapanacak yakın zamanda
Yeraltından, yer üstünden dövülecek
Bizansın surları toplarla.
Müjdeledi bu günü yaradan.
Gemiler yürüyecek karadan.”
Fatih Sultan Mehmet’in kulağına gider gitmez bu sözlerim. Derhal beni yanına çağırtacağına adım gibi eminim. Kendisi entelektüel bir insan olması ile de ün saldığından dolayı. Gelecekle ilgili bu atıflarımı hemencecik anlayacaktır.
Muhtemelen huzuruna çıktığımda “Derhal söyle nedir derdin?” diyecektir.
Boğazımı temizleyip konuşmaya girerim.
“İstanbul’u feth edeceksiniz. Dünyanın kalbinin attığı yer artık Osmanlı’nın toprakları olacak. Yalnız sizden yıllar yıllar sonra. Öyle 20-30 yıl da değil bahsettiğim. 500 sene sonradan falan bahsediyorum. Sizi çok sevdiğini söyleyen birileri çıkıp İstanbul’u -deyim yerindeyse- talan edecekler. Her yer kocaman kocaman binalar olacak. Herkes kendi çıkarı için kullanacak İstanbul’u.”
Muhtemelen anlayacaktır söylediklerimi padişah. “Ne yapmalı” diye soracak olursa eğer “Bir şekilde İstanbul’un betona hapsedilmemesi gerekliliğiyle ilgili bir şeyler söyleyin” falan derim.
Aksi halde gözünü para bürümüş bu inşaat sevdalıları İstanbul’un canına okumaya devam edecek!