Dali’nin Kadınları geçtiğimiz Perşembe günü Çanakkale İÇDAŞ Kongre Merkezi’nde oynandı. Gittim. Gördüm.
Senaryonun Zayıflığı
Oyunu izledikten sonra senaryonun zayıf olduğunu düşündüm. Sanki çeşitli konulardan puan toplamak gibi bir niyet varmışcasına “yüzeysel” işlenmiş gibi geldi bir çok konu.
İntihar vardı mesela. İntihar meselesi ile ilgili çeşitli hikayeler ve köşeler yazmış biri olduğum için olsa gerek meselenin yüzeysel ve zaman zaman özendirici işlendiğini düşündüm. Mesela Virginia Woolf karakterinin intihar ile ilgili söylediği sözler “motto” vari olmasına rağmen altı derinleşemediği için seyirciye vermesi gereken “tek” etkiyi bir türlü verememiş hissine kapıldım. Bu tek etki meselesi seyirciye verilmek istenen mesajın (moral) net ve vurucu bir biçimde verilmesini öngörür. Dali’nin Kadınlarında ise bu etki biraz “puan” toplama kaygısına yenik düşmüş gibi hissettim.
Kadın konusu oyunda en çok beklentim olan taraftı. Elbette feminist propagandaya dönmesini falan beklemiyor ya da istemiyordum fakat ikonik denebilecek 4 kadını aynı sahneye koyup oradan etki çıkaramamak senaryonun “olmamışlığı”nı tekrar hissettirdi.
Marlyn Monroe karakterinin fazlasıyla kötü işlendiğini düşünüyorum. Virginia gibi Frida gibi kadınların yanına kontrast olsun diye konmuş olmasını anlayabilirim ama üzerine fazlasıyla yaftalanan ucuzluğu anlamakta zorlandım. Hadi Monroe üzerinden seyirciyi güldürmek istediniz diyelim Kahlo hanım biraz yol gösterseydi keşke ona.
Senaryo’nun genel olarak fazla uzaması ve sakladığı “giz” i iyi anlatamaması zaman zaman insanı sıktı diyebilirim.
Çanakkale Seyircisi
Çanakkalelilere kültür-sanat dedin mi koşa koşa gidiyorlar. Salon tıklım tıklım doluydu. Yine de politik yönlendirmelerin ve primlerin manipülasyonuna fazlaca açık bir kitle olduğunu söyleyebilirim. Tirat bitiyor alkış kopuyor. Tamam ama tirat oyunun genel konseptine zaten oturmuyor. Hatta ve hatta senaryonun kadın üzerine kurgulanması bile “click bait” hissi veriyor insana.