“Adamım oyun açayım mı sana?” o an sevinçten havalara uçacak gibi olurdum. “Oluuur” derdim sırıtarak. Araba yarışı açardı hemen. “Önce bir tur ben oynayayım gör” derdi. Düzenli olarak oyunu öğretmeye çalışması dışında bir problem görmediğim için “tamam” derdim. Kar, kış, kıyamet bir bölüm açıp oynardı. Oyun bitiminde “gel adamım sen oyna” derdi. Bilgisayarın başına oturur anın tadını çıkarmaya başlardım. Bu güzel anlarda kafamı bozan tek şey karlı bölümü kapatıp çöllü bölümü açması oluyordu. “Yaa ben de karlı bölümde oynasam?” derdim. “Çölde oyna önce adamım” derdi. Hayallerimin yıkılmasını size şöyle anlatayım. Tuvalette klozete oturmuşum da tam o sırada deprem olmuş. Klozetin bir metre ötesinden bina komple çökmüş de kalan tarafı sapa sağlam ayaktaymış ve ben oradan dışarıya bakıyormuşum gibi bir his.
Oynardım da oynardım. Ara ara gelirdi Hasan abi. “Nasıl gidiyor adamım?” derdi. “İyi gidiyor” derdim. İzleniyor olmak mı beni geriyordu bilmiyorum ama akabinde ilk ağaca bodoslama girerdim. O sırada bir önceki tur oynadığım oyunun iz düşümü (yarı saydam araba) yanımdan hızla geçerdi. Hasan abi böyle anlarda “Hayalet seni geçti” derdi. Hayalet mi? 10 yaşındayım moruk! Ne hayaleti.
Bu rüya gibi saatler annemin “hadi eve” demesiyle son bulurdu.
Asla Anlayamadığım Ev Sahibimiz
Antalya’nın yerlisi bir tuhaf konuşur. Konuştuğunu anlamanız için Antalya’nın yerlisi olmayan birisinin onu anlayıp size anlatması gereklidir.
Antalya’nın yerlisi olmayan birinin Antalya’nın yerlisini anlama ihtimalinin hiç olmadığını göz önüne alın ve 9 yaşımdan 13 yaşıma kadar insanların anlaşılabilir canlılar olmadığına neden körü körüne inandığıma hak verin.
Bir gün okul dönüşü annem ile ev sahibimiz hanımefendiyi konuşurken buldum. Ev sahibi teyze “Aitaaa nöryooğn. Endeee dahtalari el etme zoba yapca” gibilerinden bir şeyler söylemişti. Annem (canım annem) hemen olaya müdahil olup. “Aytaçcığım o tahtalarla soba yapılacakmış onları elleme” dedi.
- Tahtaları neden elliyim?
- Tahtadan soba yapmak gördüğüm en kötü fikir.
- Nöriyim? Sen nörüyon?
Annemin fevkalede çevirisi olmasaydı da o tahtaları ellemeyecektim. İşin garibi o tahtalarla soba yaptılar sonra. Soba yapmak dediğim tahtaları sobada yaktılar. Yanlış olmasın.