Tunç : Kurbaaaaaağğğğğğğn. Kur-baaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaağ-n
Tunç’un kurban bağlarışlarıyla gözümü açtım. Salona doğru yürümeye başladım.
Talaş : Tunçcuğum neden bağırıyorsun sabah sabah? Delirdin mi? Uyuyoruz dimi burda.
Tunç : Kurbaaaaaaaaaaaaağğğğğğğğğğğn. Kurban istiyorum. Kurbaaaaaağğğnn.
Talaş : Saçma sapan davranma ya kes sesini.
Tunç : Sen bugün dışarı çıkmazsın kesin.
Talaş : Çıkmam tabi her yer et kokar.
Tunç : Kızım eskidendi onlar. Eski bayramlar nerde kaldı? Eski bayramların tadı kalmadı. Bir şey olmaz. Artık kesim sahaları var. Eskisi gibi boğaz kan gölüne dönmüyor.
Talaş : Yaa sabah sabah bunları konuşmak istemiyorum lütfen. Kahve içeyim sonra konuşuruz.
Cümlem biter bitmez sıçradı. Kahve yapmaya doğru koşa koşa gitti. Koltuğa oturup boş boş odayı inceledim bir süre. Tunç’un odaya geri gelmesiyle daldığım rüyadan uyandım.
Talaş : Mmm. Güzel olmuş valla. Biliyorsun bu işi.
Tunç : Ee elim hünerlidir.
Talaş : Sen çok mu seviyorsun bayramları he? Minnoş.
Tunç : Çok seviyoyummmm..
Talaş : Öfff saçma sapan yapma kendini.
Tunç : Ama şen minnoş didin baynaa..
Talaş : Tamam geri aldım.
Tunç : Hah tamam o zaman ben de normale dönebilirim.
Talaş : Cevap vermeyecek misin?
Tunç : Ee herhalde seviyorum. Türkiye’de yaşayıp bayram sevmeyen insan olamaz. Sen Almanya’da büyüdüğün için anlayamıyorsun ama bayram demek harçlık demektir, bayram demek okulların tatil olması demektir. Bayram demek misafirliğe gidip şeker, tatlı ve et yemektir.
Talaş : İlginç. Haklı da olabilirsin. Ben bu şekilde büyümedim. Diğer bayram yine bir derece ama kurban bayramında bütün şehri et kokusu sarınca birazcık kötü oluyorum.
Tunç : Ya şimdi bana da tuhaf geliyor ama mesela biz küçükken et yemek çok daha lüks bir şeydi. Et birçok insanın evine sadece kurbanlarda girerdi. Bütün mahalle aynı şeyi yediği zaman mutlu olurdu herkes.
Talaş : Anladım.
Bir süre sessiz sessiz oturduk. Keşke böyle anılarım olsaydı diye hayıflandım kendi kendime. Çok mekanik bir çocukluk geçirdiğimi düşündüm.
Tunç : Düşünceli gördüm seni. Kıskandın dimi çocukluğumu.
Talaş : Valla yalan yok biraz öyle oldu.
Tunç : Aaa gözlerin niye doldu.
Talaş : Bilmiyorum ya.
Ağlamaya başladım.