Sessiz sessiz yürüdük bir süre. Ara ara Gülsüm’e kaçamak bakışlar atıyordum. Çok güler yüzlü bir kız olduğu belliydi. Sarı saçlı, mavi gözlü beyaz tenli bir kızdı. Burnu Avrupalıların burnu kadar güzeldi. Görünüş olarak bu köye oldukça yabancı olduğunu hissediyordum.
Gülsüm : Hordan! Gidelim mi? Koyunlara bakarız!
Hilmi : Tabi.
Tam onun dediği yerden. Onun demesiyle “hordan” geçtik. Patika bir yolu takip ettik bir süre patika yolun devamında ağaçlarla çevrili bir alana çıktık.
***
Gülsüm : Guzuuum!!!
Gülsüm bir süre koyunları sevdi. Sigaramı yakmış Gülsüm’ü izliyordum. Ara ara dönüp gülücük atıyordu bana. Koyunlarla iyice oynadıktan sonra yanıma gelip yanıma oturdu.
Gülsüm : Ee nasıl buldun beni?
Hilmi : Anlamadım?
Gülsüm : Nasıl anlamadın. Evlendirceklermiş bizi!
Hilmi : Hmm ama yani görücü usulü falan saçma…
Gülsüm : Beni nasıl buldun peki?
Bu kadar cesurca sorular sorması hoşuma gitmişti doğrusu. En az soruya yakışır bir cesaretle cevapladım.
Hilmi : Çok güzel bir kızsın.
Gülsüm : Ciddi mi diyon?
Hilmi : Ciddi diyom!
Gülsüm’ün gülen yüzü birden düştü.
Gülsüm : Niye alay ettin ki?
Kulaklarımın kızardığını hissettim. Koca köy yerinde en tolereli davranabileceğim tek insana diğerlerine asla yapmayacağım türden bir davranış sergilemiştim. Sanıyorum bunu özellikle bilmesini istemiştim. Derin bir nefes alıp konuşmaya daldım.
Hilmi : Gülsüm seninle alay etmek istemedim. Sonuçta bende bu köydenim.
Gülsüm : Sözüm geri de barışırız!