Saat 11:00. Arabadan indik.
Musa : Vaay vay! Amca oğlu. Nabıyon voyn!
Yakup : Eyyyyt pehlivan. İyi voyn sen nabıyon!
Hal hatır sorma meselesinden çok ilkel bir kabilenin sebepsiz coşkusuna benziyordu olan biten.
Melike teyze ve annem de benzer biçimde selamlaşıp hasret giderdiler.
Musa amcanın elini öperken el ense çekti bana. Az kalsın yere kapaklanıyordum. İşin garibi ne dediği anlaşılmayan şivesiyle “Yakup! Vitaminsiz lan bu oğlan!” deyip “Hohağr” gibilerinden güldü. Pehlivanlık dönemlerinden kalan bu alışkanlığı anlayabiliyordum fakat vitaminsiz demesi çok canımı sıkmıştı. “Sana güvendiğim için serbest duruyorum yanında aptal adam!” demek istedim ama bir şey diyemedim.
***
Köy evinin salonuna oturduk. Birazcık hal hatır sormanın ardından Musa amca kükredi.
Musa : Gülsüüüüm! Gülsüüüüüm! Kahveler ne oldu gız?
Gülsüm : Getiriyon!
“Getiriyon” mu? Gülsüm; birinci tekil iyelik eki yerine ikinci tekil iyelik eki kullanmıştı. Bizim köyde insanlar bu şekilde konuşurlardı. Mesela birisi birisine olan aşkını bir arkadaşına anlatacaksa şu şekilde söyler: “Seviyon bilader seviyon!”
Sınıftaki kızları düşündüm. Hepsini değil tabi özellikle bir tanesini. Selin’i.
Selin İzmirliydi. Oldukça güzel, oldukça görgülü, oldukça zeki bir kızdı. Okulda bir çok erkeğin ondan hoşlandığını hissediyordum. Acaba “Getiriyon” der miydi? Demezdi. Canım. Selinim.
***
Selin’le ilgili düşüncelerim kapı eşiğinde beliren Gülsüm’ü görmemle dağıldı. İnanır mısınız böylesine güzel bir kızı İzmir’de bile görmemiştim. Kahvemi aldıktan sonra annemin kıs kıs gülüşünü yakaladım. Kahvem bitene kadar Gülsüm’e bir daha bakamadım. Çekindim.
Musa : Yakub! Kalk hadi kahveye gidelim.
Yakup : Hadi bağalım.
Kalktılar. Akşam yemeğine kadar gelmeyeceklerdi. Melike teyze, annem ve Gülsüm yemek hazırlıklarına başladılar. Yanımda getirdiğim kitaplardan birisini okumaya başladım.
Bir süre sonra nedendir bilmem içimin sıkıldığını hissettim. Gezip dolaşasım geldi.
Hilmi : Ben biraz dolaşacağım.
Melike : Heh. Gençler işte.
Kadriye : Tamam dikkat et ama!
Melike : Gülsüm sen de git hadi!
Gülsüm : Ee yemek?
Kadriye : Viri! Biz hazırlarız kızım. Siz gezin hadi.
Gülsüm ayağa kalktı.
Melike : Gülsüm masanın üstündeki elmayı gördün mü gı?
Gülsüm : Ne elması gı?
Melike : Vardı ya büyükçe bi dine!
Gülsüm : Yok valla görmedim.
Melike : Eyi hadi! Yemeğe geç kalmayın.