Çayın Hikayesi-2

…

1. Dünya Savaşı zamanında fakirleşen ülkemizde kahve ithalatı zorlaştığından Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, çayın ülkemizde yetiştirilmesi ve ucuza mal edilmesi konusunda adımlar atmıştır. 1924 yılında devlet tarafından Rize’de çay yetiştirilmesi konusunda çıkan kanunla beraber, Gürcistan’dan alınan çok sayıda çay tohumu ekilerek üretim yaygınlaşmıştır. Günümüzde ise dünyanın en önde gelen çay üreticilerinden biri olan ülkemiz, hem dünyanın hem de kişi başı yıllık 6 kilogramın üzerinde tüketimi olan bizlerin bu konudaki ihtiyacını karşılamaktadır.

Camellia Sinensis bitkisinden elde edilen çay çeşitleri yeşil çay, siyah çay, beyaz çay ve oolong çaydır. Aralarındaki fark ise sadece oksitlenme ve mayalanma dereceleridir. Bu fark tabii ki sağlık açısından faydalarını da etkilemektedir. Oksitlenme süreleri arttıkça çay yapraklarının rengi koyulaşmakta, çok güçlü bir antioksidan olan kateşin grupları azalmakta ve kafein oranı artmaktadır. Oksitlenme süreleri sırasıyla beyaz çay, yeşil çay, oolong çay ve siyah çay olarak düşünülebilir.

Sofralarımızın ve diyetlerimizin vazgeçilmezi olan çay, kalorisiz bir içecek olması sebebiyle sıkça önerdiğimiz bir içecektir. Fakat demir eksikliği sorunu olan kişilerin, özellikle siyah çayı öğünlerin yanında tüketmesini önermiyoruz. İçeriğinde bulunan tanenler demir emilimini düşürmektedir. Yine tansiyon sorunu olan kişilerde çay tüketimi, çarpıntı sorunlarına sebep olabileceğinden dikkat edilmelidir. Sağlıklı bireylerde günlük 1-2 fincan tüketilebilir. Tabii ki şekersiz olmak şartıyla. Haftaya görüşmek üzere…