Belirli bir yaşa kadar insanın seyahat özgürlüğü annesinin tekelinde oluyor.
Anne nereye siz de oraya.
Anne özneline indirgemek doğru olmayabilir gerçi bilemiyorum. Mesela benim güzel kızım Maya’da ben nereye gidersem oraya geliyor. “Bakılan” olmakla ilgili bir durum olsa gerek.
“Çocuk seyahatleri” de diyebileceğimiz bu durum insanın hayatını düşündüğünüzden çok daha fazla etkiliyor. TRAVMA yaratıyor!
Mesela; benim kafamda oluşan bir çok karakter bu “zorunlu çocuk seyahetleri” esnasında oluştu. Dedikoducu teyzeler, aşırı alkollü melek amcalar ( bunlar dünyanın en tatlı insanları oluyor, her istediğinizi yapıyorlar. Duygu eşiği ve alkol arasında paralellik aranacaksa “alkol bağımlısı melek amcalar”dan başlanmalı.
Çocuk seyahetlerim boyunca sürekli gözlem yapmak zorunda kaldım. Zorunda kaldım diyorum çünkü başka seçeneğim yoktu. Benim annem benim “çok uslu bir çocuk” olmamla, seyahetin ilk dakikalarında övünürdü. Bu övüntü ve övüntüyü boşa çıkarmama düşüncesi yüzünden ben, afedersiniz, mal gibi otururdum. O mal gibi oturmalarımda da insanların bir şeyler söylerken yaptıkları mimiklere bakardım. Mal gibi oturmalarım sağosun bir süre sonra çok katmanlı bir hal almaya başladı bu gözlem mevzusu.
Mesela; Haklılığından çok emin olduğu bir konuda, karşı tarafın da takdirini kazandığını hissediyorsa Züleyha teyze, kafasını küçük hareketlerle yukarı doğru kaldırırdı. Gözünüzde canlandırmanız için şöyle anlatabilirim. Odanın ortasında durun. Yüzünüzün dönük olduğu duvarın tavanla birleşen köşesine kafanızı çevirin. Çevirirken şuna dikkat edin. Kafanız 3(üç) kesik hareketle aşamalı olarak oraya doğrulsun. Bu sırada çok eminmiş gibi dudaklarınıza muzip bir gülümseme de koyarsanız. Travmamı anlamış olursunuz.