Sıraya, sıraya, sıraya.
Sağ omzumun arkasından sertçe itildim. İtmenin etkisiyle öne doğru savruldum. Hemen önümdeki askere çarptım. Newton’un yasaları geldi aklıma hemen o an. Madde madde değil tabi, daha çok bir bulut gibi belirdi aklımda, belirli belirsiz yani. Etki, tepki, itiş, kuvvet falan gibi kelimeler döndü aklımda bir an.
Elimi “pardon” gibilerinden kaldırdım. Ters bakışlarla önüne döndü önümdeki asker.
Hazır ol!
Aynı anda yere vuran yüzlerce postal, bacakların yanına hızlıca vuran avuç içleri. “Askeri bando” dedikleri bu da olabilirmiş. Adrenalin yükselten bir bando. Bir şekilde “görkemli” buluyor insan, diğer insanların yaptığı senkronize hareketleri.
İleri!
Vücutlar iyiden iyiye gerildi tam bu aşamada.
Marş!
Rap, rap, rap, rap….
Yürümeye başladık. Ayaklarımızı yere olan gücümüzle vuruyorduk. Elektriğini kendi üreten araçlar da yapılabilir diye düşündüm bir an için. Motivasyonumuzu kendim bulabiliyorduk sonuçta… Araç için de bir benzeri olabilir.
Sol ayaklarımız “rap” diye indiğinde yere.
“Kıt” duyduk.
Sağ ayağımız “rap” diye indiğinde..
“a dur” diye bağırdılar.
Sol ayak “rap” diye yere, sonra sağ ayak “rap” diye.
Tam o esnada “tak” diye durmanız gerekiyor(muş) öyle de yaptık.