İnsan dışa ve dışın etkilerine fazlasıyla açık bir canlı. Dış tarafından kolayca şekillenebiliyor. Bu yeni şeklini muhafaza edebiliyor ve sonraki nesillere aktarabiliyor.
Bizim mahallede Adem vardı. Adem dağ gibi bir çocuktu. Hem enine, hem boyuna. Adem bir şekilde kolayca dayak yiyebileceğine mi inandırıldı bilmem ama ufacık tefecik gobeller tarafından rahatlıkla korkutulurdu. Ne isteseler yaptırırlardı Adem’e. Perişan oldu çocuk.
***
Devlet bildiğimiz anlamının dışında da anlama sahiptir. Yönetenin yönetenleri vardır mesela.
Bugünden bakınca tarihe baya baya belgeli falan bir durumdur bu. Yöneteni yönetmek isteyenler kolayca yönetebilecekleri kişiyi yönetici pozisyonuna getiriverirler. Tavizi bol olur böyle yöneticilerin. Taht aşkının içkinidir bu durum. Yere oturmayı göze alabilse başına gelmez belki bunlar.
***
Herkesin bir hikayesi muhakkak oluyor. Mesela bakıyorsunuz saçlar erkenden beyazlamış ama yaşça siyah saçlı olmalı bir insan. Hooop bir yaşanmışlık, belki de daha fazla bilemiyoruz, Demirin dövülmesi gibi bir durum anlayacağınız. Ne kadar darbe o kadar iyi demir. Bitirimler şöyle dursun, yürekli insanların çoğu sağlam görmüş-geçirmiş olurlar.
***
Bu mesela sanatçılar için de geçerli olabilir pek tabi. Yaşamalı ki sanatçı ölümden korksun. Karanlıktan korkmalı ki bir mucit ışığı bulup getirsin insana.
Ölümden korkan sanatçılar pek bir güzel işler yapıyorlar genel olarak.
Hollywood etkisi tam tersini vurgulasa da gerçek her zamanki gibi ayrıksı bir yerde duruyor sanki.