Ding dong…
Kapı deliğinden baktım. Yöneticimiz Cevdet amcaydı gelen. Kendisi bir hayli huysuz, gudubet, insanlara kötü davranmayı marifet gören bir insandır. Acaba yine, yaptığım neyden dolayı yargılanacağım, düşünceleri eşliğinde kapıyı açtım.
Tunç : Buyur Cevdet amca ne vardı?
Cevdet : Tunç evladım nasılsın?
Şaşırmıştım. Genel olarak o pis boğazını temizleyip. “Apartmanın huzurunu bozuyorsun” falan gibilerinden bir şeyler söylerdi. Haliyle afalladım.
Tunç : İyidir Cevdet bey siz nasılsınız?
Cevdet : İyidir evladım. Sağol. Bir ihtiyacın falan var mı?
Öldüm mü ben acaba? Cevdet bana neden böyle şeyler söylüyor olabilir ki?
Tunç : Yo yo yo.. Teşekkür ederim. Şey. Imm. Neden geldiniz?
Cevdet : Neden gelmeyeyim evladım? Sen benim komşum değil misin? Ayrıca evladım yaşındasın.
Tunç : Allah allah. Ne bileyim. Siz genelde bağıran çağıran bir insandınız.
Cevdet: Yok evladım o günler eskide kaldı. Ben artık değiştim. İçsel yolculuğa çıktım. İç huzurumu arıyorum.
Şok oldum. Cevdet amca ve içsel yolculuk mu? Yahu bu adam site bahçesinde beslediğimiz kedilere bile “şerefsiz hayvanlar” diyecek kadar düşmandır şeylere. Ağzından küfür eksik olmaz. Muhtemelen iç huzurunu da küfür ede ede arıyordur.
Tunç : Teşekkür ederim. Umarım bulursunuz iç huzurunuzu.
Cevdet: Sağol evladım. Bir ihtiyacın olursa beni ara hiç çekinme.