Ding Dong… Ding Dong..
“Geldim geldim patlama!”
“İyi geceler evladım” dedi Hanife teyze; iyice kırçıllaşmış sesi ve neredeyse tamamı dökülen dişlerinin arasından çıkan “pıss, tıss” sesleri eşliğinde.
“İyi geceler Hanife teyzem ne oldu?”
“Yavruuuuum”
Sessizlik oldu. “Yavruuuum” dedikten sonra şikayet eder bu kadın. Ya “çok gürültü yapıyorsun” der ya da “eve giren çıkan çok der” o kadar uzun süre bekledi ki bu sefer. Endişelendim. Acaba alzheimer falan mı oldu. Unutmuştur belki de.
“Hanife teyze” dedim devam etmesini isteyen bir ses tonuyla. Hanife teyze pislik gibi boğazını temizledi. Tiksinti duydum.
“Evladım biliyorsun ben yalnız yaşayan bir kadınım. Bazı ihtiyaçlarım var…”
“Bi dakka, bi dakka, bi dakka” diye böldüm lafını. Bu çirkin muhabbeti devam ettirmesine izin veremezdim.
“Hanife teyzecim sen benim annem yaşındasın”
Söz kesme sırası ona geçmişti.
“Lan kerkenez. Lafımı bitirtirtsene! Salako!”
Saloko mu? 67 yaşında olmasa muhtemelen en okkalısından bir kafa atardım Hanife teyzeye. Sonra da onun birkaç saniye önce yaptığı gibi pislik gibi boğazımı temizler, pislik gibi tükürürdüm vücuduna.
“Hanife teyzecim. Laflarına dikkat et. Ben saçma sapan bir muhabbet yapcan sandım!”
Vücut dilimi “mesafeli konuşmaya özen gösterelim lütfen” şekline getirmiştim.
Hanife teyzeye sökmedi tabi.
“Eve getirdiğin kızlarla mı karıştırdın lan beni? İt!”
“Öfff Hanife teyze. B*kunu çıkardın. Bir şey diyorsan de! Demiyorsan da git!”
“Kiranı ver lan! Hayvan herif!”