Kafede oturmuş arkadaşımın gelmesini bekliyordum. 18-20 yaş aralığında olduğunu düşündüğüm iki genç hemen yan masamda sohbet ediyorlardı. Magazin bir muhabbetin içinde olmadıkları için konuştuklarına kulak kabarttım. “Kafam almıyor oğlum yaa!” diyordu birisi. Bir diğeri “Sorma yaa en iyisi konuşmamak galiba böyle şeyleri” diyordu. Bir süre sonra ne üzerine konuştuklarını tamamı ile anladım. NERDEN GELDİK? HER ŞEYDEN ÖNCE NE VARDI?
Bu büyük muamma her insanın bir şekilde kafasını kurcalamıştır. Bazı insanlar dini açıklamalarla kolayca tatmin olup kafasını düzlüğe çıkartırken bazı insanlar -neredeyse- hayatı boyunca, kendisine varoluş ile ilgili sorular sorup durmuştur.
HER ŞEYDEN ÖNCE NE VARDI?
Yan masamda oturan gençlerin çoğunlukla takıldıkları kısım burasıydı. Basit bir mantık ile katman katman geriye gidiyorlardı. “Ben, annem babam, onların annesi ve babası, onların anne ve babasının anne ve babası….” Bu sorgulama en başa gittiğinde “Eeee ondan önce ne vardı?” diye soruyorlar haliyle. İlginçtir ki bu sorgulamayı yapan insanların büyük çoğunluğuna zamanı ileri işletmesini söylerseniz şu şekilde çıkarımlar yapıyorlar.
Dini Açıdan: Ölümden sonra sevaplarımıza ve günahlarımıza göre yargılanacağız ve cennet veya cehennemde yaşayacağız. SONSUZA KADAR.
Bilimselimsi Yaklaşım: Bakteriler cesedimizi yiyecek ve sonsuza kadar yok olacağız.
“Sonsuza kadar yok olmak” meselesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Zamanı geriye sardığımızda sonsuzluğa gidemeyen zekamız ileriye sararken sonsuzluğu kabul edebiliyor. Bunun nedeni sanıyorum ki zaman algımız.
Zaman Çizgisi
İlkokul öğretmenimiz zaman çizgisini tahtaya çizdiğinde bir noktadan başlar sonsuza doğru giderdi. Tebeşirin tahtaya değmesi ile başlayan nokta(zaman) ile ne zaman biteceği belli olmayan bir nokta(zaman). Zaman çizgisini çizen öğretmen dışında hiç kimse çizginin nerede biteceğini bilmez. Sonsuza doğru mutlu mesut gider o çizgi. Bu zaman çizgisi, çizelgesi görselleştirmesi kafalarımıza çok mu yer etmiş bilmem fakat zamanı bu şekle indirgemek kafamızda bazı ilginç soruların oluşmasına neden oluyor. Aslında soruların oluşması ilginç değil soruların zayıflığı ilginç. Geçmiş ile Gelecek kavramımız bile bir garip. Mesela dün ve bugün kavramlarına bakın. İkisinin ortak noktası bugün olmamasıdır. İkisinin ortak noktası bugünün hemen bitişiğinde durmalarıdır. Hangisinin geçmiş hangisinin gelecek olduğu günlük konuşmada büyük kolaylık yaratırken zaman algımızı birazcık tahribata uğratıyor olabilir diye düşünüyorum.