Bakımsız bir odanın tam ortasında; eski, tahta bir sandalyede oturuyordum. Şöyle bir kafamı çevirdim olan biteni anlamak için. Oda zemin kattaydı. Sandalyenin hemen arkasında büyükçe bir pencere vardı zemine oldukça yakın. Güneş ışıkları odanın yarısından çok az bir kısmında deyim yerindeyse patlıyordu. Bu sırada hemen yanımda bir sandalye daha olduğunu gördüm. Aslında, bu sandalyenin, burada olmadığına çok emindim ama şimdi buradaydı. Yavaşça döndüm sandalyede oturan kişiye. Tanıdık bir yüz diye düşündüm. Üniversiteye ilk geldiğim sene tanıştığım bir kadındı bu oturan. Epey hoşlandığımı hatırlıyorum kendisinden. Ne yapıp edip girmiş işte rüyama bir şekilde… Ya da ben sokmuşum bilemiyorum…
Tebessüm ettim. O da güldü. Coşku kapladı tabi içimi.
Öyle, uzunca bir süre, durduk. Ara ara gülüştüğümüzü hatırlıyorum.
Sonra kapıda birisi belirdi. ‘’Acele edin’’ dedi. Neden bilmiyorum acele ettik. Bir odadan başka bir odaya kocaman kocaman koliler taşıdık. Acele etmemizi söyleyen kişinin de, okuldan bildiğim sarışın kız da ortalarda gözükmüyordu. Dımdızlak kalmıştım anlayacağınız.
Hemen geri döndüm başladığım odaya. Orada da kimseler yoktu. Doğrudan üst kata çıktım. Biliyormuşum gibi nerde ne olduğunu. En tepeye çıktım. Teras var. Bir köşede duran eşya yığınını karıştırmaya başladım. Bir şeyler arıyormuşum gibi. Sonrasında bir poşet tütün buldum. Bu tütünlerin hemen yanında da sigara buldum.
Bir sigara yaktım. Sigaramı içerken; poşet içinde duran tütünlere baktım. Kurtçuklar, böcekler geliyordu arasında. ‘’Tütün topraktan çıkıyor aslında çok pis bir şey bu içtiğim’’ gibilerinden bir düşünce belirdi kafamda. Sigarayı atıverdim hemen.
Doğruca alt kata koştum. Odaya girdiğimde kahve hazırlayan birisini gördüm.
Okuldan bildiğim sarışın kız olmadığı apaçık ortadaydı.
Arkasını döndü gülümsedi.
Lise zamanımda ‘’bir türlü peşimi bırakmayan Sena’’
Ne işi varsa rüyamda. Girmiş işte.