Mektuba gelecek olursak geri, ilk paragrafı biraz hızlıca okudum çünkü rahmetlinin çok değer verdiği bir koltuğu “kime, neden” bıraktığı pek de ilgimi çekmedi. En azından ölürken bir koltuğa bu kadar değer vermeye devam etmesini de birazcık tuhaf bulmuştum doğrusu. Ben bunları tuhaf bulurken Tufan amca ölüyordu tabi… Ya da İbrahim amca yaşarken ben bu koltuk mevzusunu tuhaf buluyordum… Belki de bu koltuk Tufan amcanın kafasına düşer bir gün. O zaman Tufan amca ölür ama İbrahim amcaya belli olmaz. Öle de bilir, yaşaya da bilir…
İkinci paragrafı okumaya başladım. Sitem vardı ortada ama sitem eden bir kelime yoktu. Sanki giderayak kimseyi kırmak istememiş rahmetli diye düşündüm. Tam da o sırada “kadın” olabileceğini hissettim. Hemen zarfa baktım. “Bingo!” kadınmış. Suzan isimli bir kadın. Zarfın içine bir de fotoğraf koymuşlar. Sarımtıraklaşmış bir fotoğraf. Suzan hanım 37 yaşında intihar etmiş. İlginçtir ki Kasım ayının 25. gününde intihar etmiş. Ben doğduktan 2 gün sonra yani. Ben yaşamaya başlarken, o ölmeye başlamış anlayacağınız… Ya da tam tersi. Bilemiyorum.
İnsanların ölüm tarihinden burç yorumu yapılır mı acaba? Belki de çok duygusal olduğu bir dönemde ölmüştür. Balık burçları gibi ya da Küstahlaştığı bir dönem ölüvermiştir Aslan burçları gibi. En önden gitmeye çalıştığı için vurularak ölmüş de olabilir… Koçlar böyledir.
Çok güzel bir kadınmış Suzan hanım. Saçları bakımlı. Buğday tenli dedikleri bir tip. İnsanın kafasını döndürcek kadar güzel değil ama birazcık tanısanız aşık olurmuşsunuz da kafanızı başka tarafa döndürmeyecek kadar güzel gelirmiş gibi.
Acaba dedim bakmasa mıydım hiç fotoğrafa. Kafamda yarattığım karaktere ne kadar benzeyip benzemediğini görmüş olurdum. Her mektubun içinden fotoğraf çıkmıyo malum. Bu önemli bir fırsat. Yaşam fırsatlardan ibarettir sonuçta ya da ölüm. Bilemiyorum.
Geri döndüm mektuba. Suzan hanım yanağındaki benin bir benzerini sayfaya yapmış. Pürüzsüz bir teni olduğu için hemen dikkatimi çekmişti bu “ben” fotoğrafta. Bu mektup kağıdını yüzüne böyle “zıbam” diye yapıştırsaymışız rahmetlinin benin geleceği yer her neresiyse, kağıtta öyle bir nokta var.
Mektup ile Suzan hanımın benzerlikleri bununla da ibaret değildi tabi. Kağıdın rengi Suzan hanımın ten renginin neredeyse aynısıydı. Belki de Suzan hanımın cansız bedenine bakıyorumdur şu an. Ona bakarken bir mektup yaratıyorumdur kafamda. Bilemiyorum.