“Eski bayramların tadı başkaydı” ülkemizin en büyük klişelerindendir. Eşraf; 1995 yılında da böyle söylüyordu, 2000 yılında da… Ben duruma uyandım tabi sonra. 1995 den bu yana bütün bayramları gören birisi olarak şunu söyleyebilirim ki bayramların tadı hiçbir zaman yoktu. Sabah erkenden kalkıp büyüklerin evlerine gitmelerle başlayan garabet süreç akşam küçüklerin bizim eve gelmesiyle devam ederdi. Tatlı falan yerdik gerçi. Sanırım en güzel tarafı buydu.
El Öpmeyi Sevmiyorum
El öpmeyi hiçbir zaman sevmedim. Deyim yerindeyse “bağımsızlık benim karakterimdir.” Eli öp, başına koy, sırf yaşlı diye karşındaki iki büklüm ol falan hiç sevmezdim o işleri.
Bir arkadaşım bayram gezmesi esnasında yaşlının elini direk alnına koymuş. Bu hikayeye acayip gülmüştüm.
Şimdiki Bayramlar Daha Güzel
Ne güzel herkes evinde oturuyor. Kovid-19’un en hoş tarafı bu oldu sanırım. Gezmeye doyamayan toplumumuz azıcık kendine vakit ayırır oldu.
Okyanus Balığı Muamması
Geçtiğimiz günlerde bir balıkçının denizden çıkan balığa okyanus balığı demesi dikkatimi çekti. Anladığım kadarı ile; göl, gölet balığı değil anlamında böyle söyledi ama deniz demesi daha doğru olurdu gibime geldi. Okyanus fazla iddialı sonuçta. Balık da levrek. Öyle epidemik bir tür değil.
En Kötü Uçak Yaparız
Ev arkadaşımın yersiz tutuculukları beni yaratıcılığa itiyor. Geçtiğimiz günlerde bir proje üzerine çalışıyorduk. A4 bir kağıdı önüne koyup. “Proje ile ilgili bütün düşüncelerini yaz” dedim. Yazmadı. Düşünmeye başladı. “Düşünmeden yazmanı istiyorum” dedim. Kağıt gitmesin boşa dedi. Kafamı 250’lik a4 kağıdı yığınına çevirdim. Sonra ev arkadaşıma dönüm ve şöyle dedim: “Olum en kötü uçak yaparız! Boşa gitmez.”