Saygıdeğer köşe okurlarım sizlere başımdan geçen, el insanın demesiyle BASED ON A TRUE STORY bir mevzudan bahsedeceğim. Son günlerin popüler deyişiyle SİZİ SEVİYOREEE.
Eski mahallemizdeki marketçi abi seslendi arkamdan. “Vapuuuur. Vapuuur. Sen bilgisayardan anlıyorsun değil mi?”
“Anlıyorum” dedim. “Anlamam mı!”
“Bizim kızın bilgisayarı bi yap yaaa” dedi.
Bilgisayar yapmak diye düşündüm bir süre. “Tamam abi” dedim. “Yaparız”
Birkaç gün sonra evlerine davet etti beni. Gittim. Bilgisayarı yaptım falan. Yemeğe kalmam için ısrar ettiler. Yemeğe kaldım. Güzel güzel yemekler hazırlanmıştı afiyetle yedim. Yemek sonrası masadan kalkmadım uzunca bir süre. Balkonda uzun uzun oturduk.
Bir ara yenge hanım, marketçi abinin eşi kadın. “Yıldız kayıyor” diye bağırıp dilek tutmaya başladı. Ailemize birlik, apartmanımıza dirlik, mahalleye bereket falan sayıyor da sayıyor. Bütün bu süreci şaşkın gözlerle izledim. Şaka maka Türksat uydusuna baka baka 4-5 dakika dilek tuttu kadın.
ABLACIM O TÜRKSAT, SENİN GÖNDERDİĞİN SİNYALLERİN ONDA BİR KARŞILIĞI YOK. BİR DE ALETİN KAFASINI KARIŞTIRCAKSIN. BELKİ DE BU HANGİ KANALDI DİYE KAFASI KARIŞIYOR GÜZEL UYDUMUZUN. AYRICA YILDIZ ÖYLE Mİ KAYAR YA?
***
Bir dostum ingilizce kelimeler kullanmam konusunu nasıl dert ettiyse en sonunda dayanamadı ve şöyle dedi: “Ne diye ingilizce kelime kullanıyorsun?”
Yahu ben lisede de, üniversitede de Dil okudum. Okul meselem dışındda Dile her zaman ilgim oldu. Tabi böyle uzun uzun açıklamalara girmedim hiç. Yerli ve milli dil falan diye bir tartışmaya girme niyetim zaten yok.
“Context içinde anlaman lazım aslında” dedim. İyice gıcık oldu.