Son hükümdar öldüğünde, bütün bu güzellikleri -tattığımızı sandıklarımızı ya da hiç tatmadıklarımızı: ki bu hiç tatmadıklarımızı yine hiç tatmamasına rağmen tadı tahayyül etme konusunda derin sezgilere sahip bir taklitçinin -ki bu taklitçi doğayı taklit ederken diğer insanlara göre daha zarif davranabilendir- zekasından sezinleyebiliriz- doğasına uyumlu bir önyargısızlıkla -elimizden geldiğince demek daha doğru olacaktır çünkü benlikten doğrultulmuş bir çift göz yanılma eğilimi taşır- algılayabilir miyiz merak ediyorum.
Asasını vurduğu toprakların bereketlendiği(!) bir yol gösterici de olabilir bu hükümdar, feth ettiği şehre atıyla giren mağrur bir fatih de.
Bir çoban olabilir bu son hükümdar -gerçi böyle bir insanın hükümdar sayılması pek gerçekçi gelmiyor olabilir sizlere ama böyle bir düşünce: küçük bir krallığın kralını kral saymamayla eş değerdir bana göre. Nasıl ki güdüm altında yaşayan köylülerin bir kralı olduğunu algılayabiliyorsak, bir çobanın da kral olabileceğini algılayabilmeliyiz. Çobanın evlatları güdüm altında yaşayanlar olabilirler. Aslına bakarsanız kralın güdümü altında yaşayan bir çobanın güdümünde yaşayan güdümlülerdir bu evlatlar ama bütün bu karmaşık katmanlar, KRAL(hükümdar) ile yaşamanın, güdüm altında nefes almanın zorluklarını bir nebze olsun hafifletmezler.-
Zorba bir eş de son hükümdar olabilir.
Bir imam da.
Özgürlük vaatçisi bir demokrat da son hükümdar olabilir.
SON HÜKÜMDARI öldüren sıradan bir şarapçı da.
Öyle ya da böyle. Son Hükümdar öldüğünde ancak görebilir bütün bu güzellikleri insan.
Hükümdarların ölümsüz olmadığı bir dünya için geçerlidir tabi bu söylediklerim.
Ölmeyen bir hükümdar var mıdır?
Herşeyin üstünde bir hükümdar olabilir mi?
Bir çoban var mıdır?