Tüm gücümle kapıya yüklendim. Kilitli olduğuna iyice emin olduktan sonra kulaklığımı takıp yürümeye başladım.
***
Dar sokaklar, çöp konteynırları, oradan buradan yolunuza çıkıveren sokak kedileri… Ortalığı saran pis koku ve çöp yığınlarının arasından yükselen dumanlar. Kokudan etkilenmemek için kazağımı burnuma doğru çektim. Sıradan bir gece diye düşündüm kulaklıktan gelen “riders on the storm*” fısıltısına eşlik ederken.
Köşeyi döner dönmez bir serseri dikildi önüme. Hemen arkamı dönüp yürümeye çalıştım ki arkamda da bir serseri olduğunu gördüm. Tekrar gerisin geriye döndüm. Önümdeki serserinin birkaç metre gerisinde bir kişi daha olduğunu gördüm. Alışılmamış bir şey diye geçirdim içimden. Bu saatlerde ve böylesine soğuk günlerde serseriler dahi sokaklarda gezinmez.
Beremin altına elimi sokup sağ kulağımdaki kulaklığı çıkardım. Şansımı tekrar deneyip yürümeye çalıştım. Önümdeki serseri tekrar önüme atıldı.
“Hey hey hey! Dur bakalım.”
Duymazdan geldim. Serserinin etrafından dolanmaya çalışırken bir diğeri -birkaç metre geride olan çoktan bir adım öteme gelmişti- önümü kesti.
“Uuuu. Seksi kız! Nereye? Biraz eğlenelim ister misin?”
Dudaklarımı büzdüm. Zaman kazanmaya çalıştım. Arkamda duran serseri birden bana sarıldı. Sağ ayağımın topuk kısmıyla kuvvetlice ayağına vurdum. Elleri boşa çıkar çıkmaz var gücümle koşmaya başladım.
Diğer iki serseri hemen arkamda ben önde gecenin karanlığını yararcasına koşuyorduk. Bütün düşüncemi soluk alış-verişime yoğunlaştırmaya çalışıyordum. Serserileri yorup atlatmak ümidi ile nereye olduğunu bilmeden koşmaya devam ettim.
Bir süre sonra -nedenini bilmediğim bir şekilde- bar’a doğru koştuğumu fark ettim. Kapıyı açıp içeri girebilmem için en az 30 saniyeye ihtiyacım olduğunu göz önüne alırsak bar’a koşma fikrinin ne denli kötü olduğunu anlayabilirsiniz. Bar’a gidersem kurtulma şansımın hiç kalmayacağını düşünüp. Yol ayrımından aksi yöne dönmeye karar verdim.
Çın…
Kulaklarımı kaplayan çınlama… Bütün algımın birden bire ters-düz olduğunu hissetim. Köşeyi dönmemle beraber yolun sonunda bir ışığın -ki bu ışık o kadar güçlü bir kaynaktan çıkıyordu ki boş bir kağıda çok yakından bakıyormuşum gibi hissettim- parladığını gördüm. Birden yere düştüm…
“Like a dog without a bone
An actor out on loan
Riders on the storm*”
*”Riders on the storm” The Doors grubunun L.A. Woman albümünden
ikinci tekli olarak Haziran 1971’de yayınlanmıştır.