Niyazi kim? Diyeceksiniz. Niyazi, 1908 “Hürriyet Kahramanı” Resneli Niyazi.
Bu deyim, ölüm şeklinden geliyor. Onun yaşam öyküsünden bir deyim daha çıkmış, “Geyik Muhabbeti”. Ama önce Resneli Niyazi Bey…
Niyazi Bey, Arnavut asıllı. Bugün Kuzey Makedonya sınırları içinde kalan Manastır yakınlarındaki Resne’de doğdu. 1897 Osmanlı – Yunan savaşına Teğmen rütbesiyle katıldı. Savaşta gösterdiği yararlılık nedeniyle mülazım-ı evvelliğe (üsteğmen) yükseltildi. Burası da ilginç çünkü Niyazi Bey takımıyla bir Yunan bölüğünü esir edip getirmiş. Yani kendisinden üç kat daha fazla bir kuvveti esir almış.
Kendisine “Padişah yaverliği” unvanı da verilmek istendi; ancak kazaskerin 13 yaşındaki oğluna da aynı unvanın verilmesi üzerine bu unvanı kabul etmeyip cepheye dönmeyi istedi. Pasif bir göreve atandı.
Sonra Bulgar, Makedon ve Sırp komitacılara karşı mücadele etmek üzere görevlendirildi. Başarılarından dolayı kolağası (yüzbaşı) rütbesine yükseltildi. Ardından İttihat ve Terakki’ye katıldı.
Sultan Abdülhamid’e meşrutiyeti zorla kabul ettirmek üzere İttihat ve Terakki’nin stratejisi doğrultusunda bir isyan başlatarak Temmuz 1908’de emrinde topladığı 150 kadar asker ve gönüllüyle Ohri yakınındaki dağa çıktı.
Birliğe iltihak eden sivil ve jandarmalarla birlikte bir de geyik vardı. İki yaşındaydı ve dişiydi Dere tepede, pusuda, silahlı çatışmada, Niyazi Bey’den hiç ayrılmadı geyik. Birliğin en önünde yürüdü. Bir süre sonra savaşçılar bu geyiğin kutsal bir yol gösterici olduğuna inandı ve Tanrısal bir müjdenin işareti kabul etti.
Resneli Niyazi’nin dağa çıkması, İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesine öncülük etti. Padişah II. Abdülhamid’in 1878 yılında askıya aldığı meşrutiyet rejimi,
24 Temmuz 1908’de resmen ilan edildikten sonra Resneli Niyazi Bey şehre indi. Selanik’te “Hürriyet kahramanı” olarak büyük gösterilerle karşılandı.
Dağda bulunduğu sırada evcilleştirdiği geyik, bir hürriyet sembolü kabul edildi, “Gazal-i hürriyet” olarak tanındı.
Niyazi Bey’in geyiği ününe ün kattı. Öyle ki İstanbul’a getirtilip sergilendi.. Geyik olayı, dönemin gazetelerinde de tefrika edildi. Bu geyik o kadar çok konuşuldu ki, dilimize bir de deyim kazandırdı: Geyik muhabbeti!
Resneli Niyazi, 31 Mart Olayı’nda yanındaki fedailerle Hareket Ordusu’na katıldı, isyan bastırılınca Resne’ye çekildi. Ordudan ayrılan Niyazi Bey, Resne’nin imarı ve halkın eğitim-öğretimiyle ilgilendi.
Balkan Savaşı sırasında birlikleriyle orduya katıldı. Savaştan sonra Nisan 1913’te Arnavutluk’un Avlonya limanında İstanbul’a gitmek üzereyken İttihat ve Terakki’nin muhafızlık edip, korumalık yapmakla görevlendirdiği kişi tarafından vuruldu. Öldürülme sebebi karanlıkta kaldı. Bu olaydan da o meşhur deyim ortaya çıktı: Ne şehittir ne gazi, hiç uğruna gitti Niyazi.
Bu kadar basit mi? Sanırım öyle…