Bazen sırf yapmak zorunda olduğum için yaparım bazı şeyleri. Bu durum beni çok kötü hissettirir. Dünyanın en kolay işi de olsa bu-istemeden yaptığım- şey; yaparken etimin çekildiğini hissederim.
Böyle zamanlarda; pasif direniş meselesi aklıma gelir sık sık. Hemen ardından da Herman Melville’in Katip Bartleby öyküsündeki Bartleby gelir aklıma. “Yapmamayı tercih ederim” der durur Bartleby öykü boyunca. Toplumun beklentilerinin karşısına kendi şeklini koyar.
“Acaba” diyorum. “Bartleby” gibi mi takılsam bir süre. Yapmamayı tercih edebilme” hakkımı kullanmadığım yılların acısını mı çıkarsam? Toplumda karşılığı ne olur acaba? Nelerle itham edilirim. Arkamdan “ah,vah” diye cümleler kurulur mu ki? “Aslında akıllı çocuktu yazık etti kendine” gibilerinden…
Gezegen Dönüyor
Gezegen şekil. Spin atıyor. Rüzgarı vermişler dön-baba dönüyor. Gezegen’in içindekiler ise ayrı şekil.
“O öyledir, bu böyledir” diye söyeniyorlar. Dayanak noktaları da insanlığın geldiği nokta. 2000 sene önce de vardı böyle tipler. Toplumun refahı için türlü denyoluklar yaparlar sürekli.
Oysa ki gezegen başlı başına bir canlı. Orda havada asılı duruyor. Almış hızını dönüyor. Evrenin ilk doğumuna şahit bir şeyler bile vardır bugün kıta falan dediğimiz toprakların dibinde. Böyle bir gerçek varken. “O doğru değil” “O şöyle olmalı” “O öyle durumda şöyle davranırsa” “o”lmaz gibi şeyler söylememek lazım.
Hamsinin Diabolical Gözleri
Geçenlerde hamsi buğuladık. Bu şekidle kullanılıyor mu bilmiyorum ama yaptığımız yemeğin adı hamsi buğulamaydı. Hamsinin diabolical gözlerini görmeliydiniz. Mat, vakur… Altlık olarak dizdiğimiz soğanların üzerine, o vakur bakışlarına hiç aldırış etmeden dizdim hamsileri. Üzerine domates koyduk birazcık. Son olarak bol pul biber döktüğümüz zeytinyağını hamsilerin üzerinde gezdirdik. Attık fırına pişti. Harika oldu. Tavsiye ederim.