Çocukluk dönemimde çok fazla farklı insanı, farklı mahalleyi inceleme fırsatım oldu. Fırsat dediğime de bakmayın bir bakıma zorunluluktu. Kiracıydık biz. Nedir kiracı? Kendine ait asla ve kattiyen evi olmayan insandır kiracı. Kendine ait bir evi olmadığı gibi aile büyükleri tarafından kendine ait evi olması konusu teklif dahi edilmemiş insandır kiracı. Ordan oraya taşınıp durduğumuz için arkadaşlıklarım bir türlü kalıcı olamadı. Her semtte farklı insanlar tanıyordum. Tam arkadaşlarımla bir şeyler paylaşmaya başladım derken. Taşınıyorduk. Bir süre sonra arkadaşlık kurma girişimlerimden bezmiş bir halde sadece ve sadece sağı solu incelemeye başladım. Bu sağı solu incelemelerim sayesinde kolu dahi kırılmadan çocukluğumu atlattım fakat doğduğum gün “kayıt” tuşuna basılmış olan kameram her şeyi kayıt etti.
10 yaşındaydım üst kat komşumuzda bilgisayar olduğu için onlara misafirliğe gitmeye bayılırdım. Bazı günler anneme komşuluğun önemi ile ilgili nutuklar bile atmışlığım olmuştur.
Komşumuzun oğlu Hasan abi “o evin bilgisayar kurduydu”.
O evin bilgisayar kurdu ne demektir açıklayayım. Bilgisayarlar evlere yeni yeni girdiğinde herkes tarafından saygı duyulan yer yer korkulan elektronik aygıtlardı. Korkusunu yenip bir şeylere tıklayabilen insanların “zeki” kabul edildiği o karanlık yıllarda her ev kendi bilgisayar kurdunu yaratırdı. Bu kurt bizim evde ben iken. Üst kat komşumuzda Hasan abiydi.
Misafirliğe gittiğimizde oturup beklemeye başlardım. Bir süre sonra Hasan abi “gel bilgisayara bakalım” derdi. Yerimden ağır ağır kalkardım “bilgisayara bakmak mı? Şu an ihtiyacım olan şey tam da bu” derdim kendi kendime. Coşku içinde bilgisayarın yanına giderdik. Hasan abi benden bayaaa büyük olduğu için oyun konusunda benim kadar istekli değildi. O daha çok winamp oynatma listesinde “ne kadar çok şarkı” olup olmadığı ile ilgileniyordu. Konuyu bir şekilde en iyi olduğu alana yani sonsuzluğa giden şarkı listesine getirmeyi çok sevdiğinden bilgisayar açıldıktan sonra “müzik dinleyelim mi adamım” derdi. “Evet” derdim. “Müziksiz olmaz.”
Winamp’a tıkladıktan sonra bir süre beklerdik. Bu bekleyiş anlarında bana dönüp şöyle derdi “Çok fazla müzik var. Kasıyor biraz.”
İçimde fırtılanar kopardı böyle anlarda. “Ohaaaa” derdim. “O kadar fazla müzik. İnanılmaz bir şey!”
Hasan abi ilk tık hakkını İbrahim Tatlıses’ten yana kullanırdı genel olarak. Açardı bir İbo şarkısı. Arkasına yaslanır, bir sigara yakar, derin nefesler çeker ve tavana salardı dumanları. Ben bu anlarda epey sıkılırdım.
Sigarası bittikten sonra müzik klasörlerini gösterirdi bana Hasan abi. El mahkum bakardım. İbo Karışık, İbo Karışık 2, İbo Karışık iki falan gibi klasörler vardı. İlgilenir gibi yapardım. Araba yarışının açılacağı anı beklerdim.