Bazı durumlarda sezgileriniz kontrolü tamamıyla ele alır. Öyle ki; cinayet haberi ile bana gelen zarf arasında bir ilişki olduğuna adım kadar emindim. Şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra polisi aradım.
***
(Emniyet müdürlüğü)
-Teşekkür ederiz Suzan hanım. Sizi arayacağım.
+Sezgileriniz ne söylüyor?
-Bu olay sezgilere yer bırakmayacak kadar net. Cinayetin işlendiği evin adresi şüpheye mahal bırakmayacak şekilde açık olarak size gönderilmiş. Size koruma polisi verilecek. Bu gece evinizin önünde normal bir ekip arabası bekleyecek. Kafayı yemiş bir hayranınız bile olabilir. Bilemeyiz.
+Teşekkür ederim.
Eve girdiğim. Kapımı sıkıca kilitledim. Salonumun penceresinden bina girişinin hemen önünde bekleyen polis arabasına baktım. Kendimi salondaki koltuğun üzerine attım. Bir süre sonra uykuya daldım…
***
Dırın. Dırın. Dırın.
+Efendim.
-Pardon Suzan uyandırdım galiba. Sana e-posta atmam gerekiyor. Konu seninle düşündüğünden daha fazla ilgili sanırım.
+Yo yo yo sorun değil. Mesaj atıyorum e-posta adresimi.
-Bekliyorum.
***
Maili açtım.
“Suzan bana yardımcı olabileceğini düşündüğüm bazı konular var. Öldürülen kişi çocuk tacizi davalarından iki defa yargılanmış fakat delil yetersizliğinden serbest bırakılmış birisi. Bu arada yaşadığı evde ve bilgisayarında pedofili içerikli türlü türlü materyaller var. Konunun seni ilgilendiren kısmı ise düşündüğümden çok daha enteresan. Cinayet mahalinde blogunda yazdığın bir öykünün kopyası bulunuyor. Cinayet bu öyküde yazılana büyük ölçüde uygun işlenmiş. Sana ekli dosyada bizim tarafımızdan cinayetin şekli ile ilgili tutulan tutanağı gönderiyorum. Yarın görüşürüz.”
Bir sigara yaktım. Kendimi, garip bir biçimde, cinayetin azmettiricisi gibi hissettim. Hemen bilgisayarı açıp blog gönderilerimi taradım. Öyküyü tekrar okudum. Öykünün son cümlelerini okuduğumda kendimi daha da suçlu hissetmeye başladım.
“…Ayağa kalktım. Bir iki adım geri atıp ona baktım. Kafamı çevirip aynadaki yansımama baktım. Lateks tulumum kan içindeydi. Vahşet miydi bu yansıyan? Yoksa kan her zaman vahşetle ilişkili değil miydi? Cevabı biliyordum. Yanlışlarla doğruların birbirine çok benzer davranışlar sergilediğini anlayabiliyordum. Tulumumu yavaşça çıkardım. Ona baktım son kez. Ölü bedeni bile tiksintimi geçirmeye yetmedi. Bir sonrakine gitmek üzere evden çıktım…”