İnsanın düşünen bir canlı olması, bu yönüyle diğer canlılardan ayrılması falan inanılmaz güzel muhabbet. Tuhaf tuhaf zamanlarda içimizde hissettiğimiz -yersiz- coşkunun ve yaşama enerjisinin sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Var olduğunun farkında olma durumu, çoğu zaman, suratımıza anlamsız tebessümler konduruyor.
Sonra.
O tebessüm geçiyor.
O tebessümün uzaydaki karşıtı olduğunu düşündüğüm husursuzlukla baş başa kalıyoruz. Ne yalan söyleyeyim tebessümle ilgili yapabildiğim tanımlamanın bir benzerini -tam karşıtı olarak bir benzerini- huzursuzluk durumuyla ilgili yapamıyorum.
Acaba diyorum bunu tanımlayabileceğimiz kelimeleri bize hiç öğretmiyorlar mı? O yüzden mi böyle sancılardan sancılara girip duruyoruz.
Bir ihtimal şöyle de olabilir.
Fazlasıyla tanrı olmaya çalışıyoruz.
Bana sorarsanız var oluşa gereğinden fazla anlamak yüklemek toplumsal sebepler dışında beş para etmez. İnsan bireysel yaklaşımlarında anlam arayışına girmemelidir. Tabi bu formüle edilebilecek bir durum olmadığından iki yolu kullanarak geldiğimiz noktalar şu şekil;
Anlamsızlıkta Anlam Aramaca
Kendinden nefret eden, kendi kendini değersizleştirmeyi huy edinmiş insanlar her şeyi anlamsız buluyor. Anlam arayışlarının sonucunda nefretle baş başa kalıyorlar. Bu öylesine garip bir nefret oluyor ki, bir süre sonra bir’e ait olmayan her meseleye agresif tavırlar sergiliyor. Ee banane bundan. Kesinlikle banane ama gül ağacının altına gizlenmiş yılanı anlatmadan bitirmeyeceğim.
Anlamsızlık üzerine yüzlerce güzellemeler yapan insanların büyük çoğunluğu aslında anlam aramaya çalışan ve bunu ustaklıkla gizleyen soylu tavırlı kişiler.
Anlamı Bükmece
Birisinin elinde tuttuğu kalemi yere bıraktığını hayal edin. Bu durumu açıklarken yer çekimi yerine, insanlığın çıkarması gereken derslerden, toplumun ideal formundan bahsediyorsa birisi (ki televizyon bunlarla dolu) ben bu insana anlam bükücü diyorum. Değerli olanı büküp değersizleştirmekten başka bir işe yaramayan bu davranış biçimi iyi, doğru ve on numara olanı kişisel çıkarlarını gizlemek için başkalaştırmaya benziyor. (Hayvan Çiftliği’nde bulunan domuzun buna benzer bazı davranışları olduğunu hatırlatırım)
Burada ki gül ağacı altına gizlenmiş yılan -aslında- diğerinin aynısını. İkisi de seviyor ama birisi hayal kırıklığına uğramış bir sevgi. O da nefret oluyor. Karşıtlık çıkıyor buradan! bu çok hoş bir şey.