Canavar onları öldürdü.
Canavar Büke Obasına saldıracak.
İnsanlarımız ölecek.
Nehrin bu tarafında, yani Büke obasında, devam eden sessiz bekleyiş yerini tedirginliğe ve lanetli düşüncelere bıraktı. Oba meydanında yakılan Büke ateşi iyiden iyiye harlanmıştı, çoluk-çocuk, ihtiyar-genç herkes ateşin etrafına oturmuş nehrin diğer yakasından gelecek müjdeli haberi bekliyordu.
Köyün bilgelerine atılan kaçamak bakışlar ve oba köpeklerinin durmak bilmeyen havlamaları söylenmekten korkulanın habercisi gibiydi o gece. Saatlerdir süre gelen sessizlik halini bilgelerden birinin öksürüğü bozdu. Bütün gözler bir anda sesin kaynağına döndü.
“Vakit epey geç oldu, endişelendiğinizi biliyorum ama ben Obamızın savaşçılarına güveniyorum…”
“Birisi geliyor”
Bilgeye dönmüş kafalar bu bağrışla beraber aksi yöne, habercinin geleceği yöne- döndü. Yolun ucundan bir karartı belirdi. Obanın genç erkekleri atılıp o yöne doğru koşturdular.
***
Bilgeler ayağa kalktılar. Kalabalık ikiye ayrılıp bilgelerin önünde yol açtı. En yaşlı bilge lafa girişti.
“Savaşçı Buga, bize anlat! Ne oldu? Diğer Savaşçılarımız nerde?”
Buga’nın -neredeyse- her yeri yara bere içindeydi. Zar zor ayağa kalkmaya çalıştı. Onu kolundan destekledi yanında bulunan haberci.
“Canavar bize saldırdı. Hepimiz yiğitçe meydan okuduk ona. Epey yaraladık onu daha da öfkelendi. Tıpkı yağmurun ardından Büke’nin artan öfkesi gibiydi öfkesi. Her pençeyle bir o yana bir bu yana savrulup durduk. Geriye en son Kün ve ben kaldım. Kün’ün bir planı vardı. Ormana doğru kaçacaktık. Birimizi takip edecekti canavar. Diğeri de arkadan saldıracaktı..”
“Anlat Buga anlat! Sonra ne oldu”
“Canavar Kün’ü takip etmeye başladı. En çok ona öfkelenmişti Canavar çünkü yiğit Kün; en derin yaraları açmıştı ona. Planımız gereği Canavar’ın peşinden koşmaya başladım. Ne olduysa tam o an oldu. Kün birden yere kapaklandı. Canavar üzerine sıçradı bir hamlede. Ben de arkadan Canavar’ın üzerine sıçradım. Mızrağımla derin bir yara açtım Canavara. Öfkelendi. Beni savurup fırlattı ağaçlara doğru. Bir süre kendimden geçmişim.”
“Sonra ne oldu Buga?”
“Gözlerimi açıp doğrulmaya çalıştım. Öfkeli Canavar Kün’ü sağa sola savuruyordu. Anladığım kadarı ile Kün çoktan ölmüştü. Gücümü toplayıp Canavar’a doğru tekrar koşmaya başladım. Mızrağımı fırlatıp yaraladım. Canavar beni kovalamaya başladı. Bıçağımı daha önce kullandığım için mecburen ondan kaçtım. Bir süre beni takip etti. Sonra ne olduysa peşimi bıraktı.”
“Nasıl olur?”
“Canavar iyice yaralandı. Güçten düşmüş olsa gerek.”
Buga’nın anlattıklarını endişeli gözlerle takip etti oba halkı.
“Buga’yı Eçi’ye götürün. Dinlensin, iyileşsin.”
Büke’nin gençleri, Buga’yı sırtlayıp Eçi’nin çadırına doğru yollandılar.
Endişeli gözler bilgelere döndü tekrar. Yaşlı bilge lafa girişti.
“Karar vereceğiz. Bekleyin.”
Sonra uzaklaştılar.