Sayılmaz demek. Haşarı çocukluktan kalma. Şehrin herhangi bir mahallesinde yapılaşma hızla artarken, kalan ufak tefek arsalardan duyulurdu bu ses. Biz de ufak tefektik o zamanlarda. Futbol oynardık kendi halimizde.
İki büyük taş koyar, kale yapardık. Ceza sahası çizgisi yoktu. Orta saha öylesine… Topun sahibi patron. Meşin top olursa tabi… Fiyakalı top yoksa, patron da yoktu sahiplik anlamında. Patronluk, futbolu iyi oynayan kişiye geçerdi. Şimdiki gibi değil yani, ok falan atmazdık bir yerlere…
Saylanmaz nidalarına gelince… Bunun için iki şey olması gerekirdi. Birincisi; top kale direği yerine geçen taşların üzerinden mi geçti, yoksa taşın içinden-dışından mı geçti?
Gol oğlum gol! ilk cümle. İkincisi: Saylanmaz oğlum saylanmaz!
Taşın üzerinden geçtiyse avut (out), içinden geçtiyse gol! Direk olmadığından haliyle top direğe çarpıp geri dönmüyor. Atılan şutla hızla geçip gidiyor top… Sonra gelsin itiş kakış. Geçti, geçmedi, geçti, geçmedi. Gol, değil, gol, değil… Saylanmaz, sayılır!
Gol veya değil.
Tartışmalar sırasında direk yerine geçen o taşları ayağıyla (güya çaktırmadan) içeri veya dışarı taşıyanların da olduğunu bilin yani… Bu arkadaşları hayatım boyunca mimlemiş ve unutmamışımdır. Masumiyetin içine eden asıl onlardı zaten… Geçmiş zaman işte. Gel gelelim erkek milleti zor büyüdüğünden, böyle 45 yıl sonra aklına gelip kızabiliyor. Olabiliyor yani.
İkincisiyse kalenin üst direği üzerinden yapılan itirazlar. Kale direği yerine taşları koyduk ama bir de onları birbirine bağlayan yatay bir üst direk olmalı. Bunu arsada yapmak imkansız. Onun da kolayı bulunur pratikte. Çocuksun işte sana çözüm mü yok?
Kaleye geçenin boyuna göre üst direk değişir. Yani arsa futbolunda iki taş arası sabitken, üst direk değişkendir. Kime göre? Kalecinin boyuna göre. Kaleci kolunu kaldırır; bu yükseklik 170 cm de olur, 210 da, 140 da… Kolunu kaldırdığındaki yükseklik üst direktir. Kalecinin boyuna göre değişir. Önemli olan iki taraf arasındaki anlaşmadır. Kalecinin kolunun yüksekliği kale direğidir. Anlaşılır en başta. Sonra…
Kaleye atılan şutta, kalecinin kafasının üzerinden geçer top, kalecinin dirseği hizasından geçer, kolunu iyice kaldırmıştır-parmaklarının ucundan geçer… Hepsine bir kulp takılır. İtiraz edilir. Sayılır! Saylanmaz! Diye bağırılır.
Peki kim gol kararını verir? Meşin topun sahibi verir. Top sahipsizse çok bağıran verir. Güçlü kuvvetli abiler verir. Güç dengeleri eşitse, kavga çıkar. Bir taraf kazanır kavgayı ama.. Kavgayla kazanan olmaz, kavgayı kazansa da bir taraf, diğer taraf oynamaz ki… Maç devam etmez. Biter. Olan attığı gollerin fiyakası sönen golcüye olur. Bir araba gol atmıştır ama maç tatil olunca hiç birinin hükmü kalmamıştır.
Bunun için de bir atasözümüz vardır elbette: Kurunun yanında yaş da yanar!
İstanbul seçimleri üzerine yazıyorum bu yazıyı. Koca koca adamlar, hiç büyümemişler. Olan biten bir arsa futbolundan öte değil doğrusu…