Talaş : Ee hadi kaptın kahveyi!
Tunç : Valla kaptım. Şanslı günüm mü nedir?! Loto toto mu oynasam.
Talaş : Hey allahım. Ahlaklı bir şeyler yapmaz mısın sen hiç?
Tunç : Ooo tartışma geliyor gibi hissediyorum.
Talaş : Hodri meydan ama bu konu üzerinden ilerleme. Takıldım sadece. Loto falan oynayabilirsin. O zaman ilk ben sana sorayım?
Tunç : Sor tamam.
Talaş : Ahlakla ilgili ne düşünüyorsun?
Tunç : Yaa insan spesifik bir şey sorar bu nedir!
Talaş : Yahu dallanır konu zaten burdan giriyoruz sadece.
Garson : Karar verebildiniz mi?
Tunç : Çay alayım.
Talaş : Espresso.
Talaş : Evet seni dinliyorum.
Tunç : Şimdi ben genel olarak ahlaklı bir insan değilim biliyorsun.
Talaş : Yoo aksine ahlaklı bir insan olduğunu düşünüyorum.
Tunç : Hadi canım sende.
Talaş : Gerçekten. Toplumsal ahlakla bir sorunun var sadece evrensel ahlak diye bir şey olduğunu varsayıyorsak onun sende olduğunu düşünüyorum.
Tunç : Hmm aslında doğru toplumsal ahlakla sıkıntım var. Bu beni sadece toplum gözünde ahlaksız yapar.
Talaş : Eee tamam devam et.
Tunç : Yani öyle işte. Aslına bakarsan toplumsal ahlakın doğal olarak ortaya çıkmasını anlayabiliyorum bu kaçınılmaz bir durum. Bir grup insanı bir yere toplayıp beraber yaşayacaksınız dediğin zaman insanın aklına ister istemez şu soru geliyor “tamam da neden?” bu gibi durumlarda insanları bir arada tutabilecek inançlar, mitler devreye giriyor. Bu inançlar ve mitler -yine doğal olarak- bazı siyasi meseleler ile uyumlu oluyorlar. Örneği burası sizin ülkeniz siz milletsiniz dediğiniz zaman bu insanlar bir arada durmaya razı oluyorlar.
Talaş : Din de böyle bu durumda.
Tunç : Evet evet kesinlikle. Neyse konuyu dağıtmayayım. Bu insanları bir arada yaşatmakla ilgili bir kaygın olduğu an bir gerekçeye ihtiyacın oluyor. Ortaya attığın ilk gerekçe ise doğal olarak kendi ahlakını ortaya çıkarıyor. sonra peşi sıra geliyor işte. Ahlak yığınına dönüyor ortalık. Yani düşünsene ülkenin en doğusunda yaşayan bir insanın ahlakı ile en batısında yaşayanın ahlakı -aslında- ne kadar birbirine uzak.
Talaş : Dimi.
Tunç : Tam bu noktalarda benim rahatsızlıklarım başlıyor işte. Ahlak meselesini üzerime doğrultulmuş bir mızrak gibi hissettiğim zaman ahlaki olanı reddetme eğilimim baş gösteriyor. Başlarım ahlakına diyesim geliyor!!! Sen ahlaklı mısın peki?
Talaş : Sanmıyorum. Sıradan günlerim hezeyana dönüşmesin diye toplumsal ahlakı gözetiyorum sadece. Bu benim çıkarıma. Pratikte işime yarıyor.
Tunç : Vaaay adi.
Talaş : Hadi lan.