Şelale : İçine sindi mi?
Talaş : Eveet!!! Çok iyi oldu ya! Hem ucuza geldi hem de araba güzel!!
Şelale : Strike!
Peugeot marka, hoş bir araba kiralamıştık. Hoş bir mavi tona sahip bu araba, konforlu ve güvenli gözüküyordu.
Şelale : Tamam nereye gidiyoruz.
Talaş : Şu bir yer vardı ya!? Hmm. Eski bir depo falan demişlerdi.
Şelale : Polonezköy?
Talaş : Hah evet! Oradan başlayalım mı?
Şelale : Yalnız oraya gidersek karanlığa kalırız!
Talaş : Hmm. Bilemedim! Olsun be!
Şelale : İyi hadi madem.
Gazladık. Orman yolundan geçerken ağaçları seyrettim.
Şelale : Çok güzel di mi?
Talaş : Evet!! Sen gelmiş miydin daha önce?
Şelale : Evet. Erdem’le falan da geldik buralara. Çok güzel butik oteller var. Hafta sonu kaçamakları için iyi oluyor.
Talaş : Vay vay vay..
Uzun yolculuğun sonlarına yaklaştığımızı navigasyondan gelen sesle anladık. Depoya yaklaşmıştık.
Şelale : Hah bak şurası olmalı.
Talaş : Vaaav. Güzel gözüküyor!! Heyecanlandım.
Bizi deponun bekçisi karşıladı. Projemizden bahsettik sonra depoda incelemeler yapmaya başladık.
Talaş : Bak burası tam düşündüğüm gibi!!
Şelale : Hmm. İlginç ben böyle hayal etmemiştim.
Bekçi : Hanım kızım ne olacak mesela buradaki sahnelerde?
Talaş : Hmm. İnsan kalabalığı olacak bu duvarlar arasında. Birazcık soyut imgelerle anlatım yapılacak.
Bekçi : Haaa! Ben de sandım ki, birileri esas kızı kaçırıp buraya getirecek. Esas oğlan da gelecek onları burada hacamat edecek.
Talaş :Hahaha. Öyle de olabilirmiş aslında.
Şelale : Talaşcığım karanlığa kalıcaz. Ufaktan gidelim mi?
Talaş : Aaa dalmışım. Tamam hadi gidelim.
Önde Şelale, hemen arkasında ben, benim arkamda bekçi deponun arka bölmesinden girişte bulunan büyük atölyeye doğru yürümeye başladık.
Bekçi : Buranın ışığı bozuk kusura bakmayın. Dikkat edin!
Şelale : Aaaaa!!
Şelalenin çığlığı ile sarsıldığımı hissettim. Hemen bir iki adım atıp ona sarılmak istedim. Bu sırada takılıp düştüm. Bekçinin ileri atıldığını gördüm. Olan biteni anlamam birazcık zaman aldı.
Bekçi : Olum duymuyor musun sesimizi? Ses etsene! Hanımları korkuttun bak!
İrice bir adam öylece durmuş bize doğru bakıyordu. Şelalenin eline dokundum. Bütün vücudu titriyordu. Bekçi adamın kolundan tutup yürümeye başladı. Işıklı bir bölüme gelmiştik.
Talaş : Biz kaçalım. Teşekkür ederiz ilgilendiğiniz için.
Bekçi : Ne demek. Kusura bakmayın benim oğlan! Azıcık yarım akıllıdır ama kötülük ne bilmez. Sizi korkuttu ama isteyerek yapmaz.
Talaş : Yok yok sorun değil.
Şelale : Talaaş!!! Alnında kan var!
Talaş : Çok önemli bir şey olduğunu sanmıyorum. Takılıp düştüm sana doğru gelmeye çalışırken. Hadi gidelim artık.
Şelale : Bence de!