Bu bir savaş…
Burada sadece güçsüzler ayakta kalır…
Acımak yok! Kibarlık yok! Anlayış göstermek yok!
Vicdan yüktür…
Gerçekten gitmek isteyenler, bu yükü sırtlamazlar.
Tunç : Aşkım bin bin bin!
Kalabalık, hücum emri almışcasına metrobüs kapısına doğru yığıldı. Yığıntıda ki yerimizi aldık. Güçsüz olanları ittik. Daha güçlü olanlar tarafından itildik…
Annem yaşlı,
Babam hasta,
Beyefendi yavaş
gibi lafların bu insan yığını üzerinde bir etkisi yok. Bu maruzatların her birisi için cevap belli.
Bİ-ZE-NE!
Tunç : Sen çözdün bu işi!
Talaş : Sorma! Utanıyorum da bir yandan.
Tunç : Neden?
Talaş : Gittiğimiz yerde gayet kibar davranacağız. Kibar dediğime de bakma NORMAL demek istiyorum! Burda ise…!
Tunç : Burda ise ne?
Talaş : Yani baksana herkes birbirini ite ite biniyor falan. Tuhaf yani. İtiş kakış.
Tunç : Hahah. Tuhaf evet. Orman kanunları geçerliliğini koruyor.
Talaş : Evet.
Tunç : Belki de doğru olan budur.
Talaş : Nasıl yani?
Tunç : Ne bileyim! Şu Aşkın Bey mesela -eminim- bir gün metrobüse binmesi gerekse; kenarda durup “yahu bu insanlar nasıl böyle davranıyor” gibi laflar edip çevredeki güzel kızlarla yatma ihtimaline yatırım yapar!! O kadar suni bir gerçeklikte yaşıyor ki…
Talaş : Abartıyorsun. Adam kendini ispatlamış, başarılı ve zengin.
Tunç : O suniliğinden dolayı zengin! Ne ispatlamış? Kime ispatlamış? Beceriksizin teki o adam. Bunu kabul edemeyecek kadar da ahmak. İnsanlığın ihtiyacı olan “ışığı” kendisinin getireceğini sanan yüzlerce gevezeden birisi sadece. Birbirini eze eze metrobüse binmeye çalışan insanlar ondan -çok daha- samimi.
Talaş : Aaa kıskanmış!
Tunç : Saçmalama! Niye kıskanayım! O itin orman kanunlarını garipseme şekli ile seninki aynı mı sanıyorsun? İkinizin medeniyetin koyduğu kanunlara olan bağlılığınız aynı mı sence ha? Medeniyetin kurallarını işine geldiği gibi eğip bükebildiğinden dolayı medeniymiş gibi davranan iki yüzlünün teki o adam. Orman kanunları geçerli olsa yaşama şansı kalmayacak demiyorum ama öyle bir gerçeklikte şuan ki saygınlığının olmayacağı kesin!
Talaş : So?
Tunç : Metrobüse binerken kaba saba davranan bu insanlar, turistlere yüksek fiyat çeken taksiciler, tacizciler, hırsızlar… bu insanlar yanlış yapıyor. Bu insanlar karanlıkta. Peki ya bize doğru gibi gelenler? Bildiklerimiz, anladığımızı sandıklarımız, değiştirmeye çalıştıklarımız, değerli kıldıklarımız… Bütün bunlar en az diğerleri kadar bulanık. O kadar bulanık ki…! Bulanıklık ile karanlık arasında tercih yapması gerektiğinde karanlığı seçmeyen insanları takdir ediyorum etmesine de; bir süre sonra bu bulanıklığında kararacağını biliyorum..
Bir sonraki durak. Söğütlü Çeşme
Talaş : Tamam bay filozof. Geldik. Hadi inelim!
Tunç : Sonuç olarak. Aşkın Bey tam bir it!