Polis : Şuraya bi imza. Şuraya da bi imza.
Tunç : Biz şimdi gidelim mi? Duralım mı?
Polis : Bekleyeceksiniz biraz.
Tunç : Arkadaşımın durumu pek iyi değil gibi.
Polis : Bakayım.
Memur orda olmaktan şikayetçi olan tek kendisiymiş gibi yavaş yavaş Erdem’e yaklaştı. Hafiften burnuna dokundu.
Erdem : Ananııı.
Polis : Hişt. Laaan. Devlet memuruna hakaretten işlem yaparım ha! İt.
Talaş : Eee bu da vatandaşa hakaret. Biz de sizden şikayetçi oluruz.
Polis : Sus lan. Çarpıcam şimdi ağzına. Bik bik bik konuşup durma.
Tam bu esnada lafa girmeyi düşünmüştüm ki! Tunç memura kafa attı.
Tunç : Onun bunun çocuğuuuuu. Kimin ağzına çarpıyon sen. İşini yap lan kaşar.
Mevcut durumu size şöyle özetleyeyim. Talaşla beraber Tunç’u tutmaya çalışıyorduk. Erdem burnu sargılı bir şekilde bize yardım etmeye çalışıyordu. Yere düşen polis ufaktan kalkmaya başlamıştı ve koridorun ucundan 4-5 tane polis üzerimize koşuyordu.
Şelale : Aha şimdi sıçtık.
Biraz arbededen sonra kendimizi nezarethanenin önünde bulduk. Kollarımın ağrıdığını hissettim.
Polis : Geçin lan. Geçin.
Polis 2 : Yürü yürü. Artis senle daha işimiz bitmedi.
Nezarethanedeydik.
Talaş : Öff Tunç ya iyice sıçtın işin içine. Ne kafa atıyosun polise?
Tunç : Talaşcığım sana öyle bağırınca dayanamadım.
Şelale : Ayy ne romantik!!!!
Zaman ilerliyordu. Saatler geçmek bilmiyordu. Tunç’un kafa atma mevzusu yüzünden sıcak yataklarımız yerine dört duvar arasına tıkılmıştık. Bu fikrimi sesli dile getirdim.
Şelale : Senin yüzünden sıcak yataklarımız yerine dört duvar arasına tıkıldık!!
Tunç : Şelale saçmalama yattığın yer de dört duvar arasında. İnsanoğlu dört duvar arasına tıkılmış.
Şelale : Ayy ne komik. Bay filozof.
Talaş : Şelalecim tamam sakin ol. Beni korumak için yapmış. Romantikliği böyle bu hayvanın.
Erdem : Seda… Seda….
Erdem uyku halinde sayıklıyordu. Kelimeleri seçebilmiştim. Seda diyordu. Aldatıldığımı o gün öğrendim.