-İşte bu tip düşünceler yüzünden toplum yozlaştı!!
Kafamı yavaşça kaldırdım. Orta yaşlarında bir beyefendiye aitti bu cümle. Yanında bulunan arkadaşı -aynı yaşlarda bir başka bey- onaylar biçimde kafasını aşağı-yukarı salladı.
Toplum, yozlaşma, suçlu, mağdur…
Karşımdaki beyefendinin cümlesinden geriye kalan tortular bunlardı. Bu kelimelerle ilgili düşünmeye başladım. Bir süre sonra cesaretimi toplayıp soru sormaya karar verdim.
-Pardon. Sohbetinize kulak misafiri oldum. Size bir soru sormak istiyorum.
-Tabi buyrun.
-Avrupa’nın görece daha az sorunlu bir toplumunda yaşayan bir genç “ahlak” ve “nasıl olmalı” meselesi üzerine bu denli kafa yoruyor mudur?
Sorumu, az önce arkadaşını onaylayan adam cevapladı.
-Bence hayır. Bana sorarsanız politika, ahlak, etik gibi konular üzerine fazlaca eğilmiş durumdayız. Bu eğilim, kısır muhabbetler ile fazlasıyla ortak yöne sahip. Toplumcu yaklaşımları, ahlaki ve etik değerleri konu eden abartılı sohbetleri , çoğu zaman, çaresizliğin cinneti olarak görüyorum.
Diğer bey sakince dinledikten sonra muhabbete dahil oldu.
-Aslına bakarsan seninle, -yanında bulunan bey ile- benzer düşünceleri paylaşıyorum. Fakat toplumsal durumumuzun insanları bu batağa çektiğinin de yadsınamaz bir gerçek olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de doğan çocuk bir süre sonra, ister istemez, ahlaksızlığın ve etik olmayanın hedefi haline geliyor. Hedef haline geldiğini hisseden her canlının yapacağı gibi bu konular üzerine eğiliyor.Bir çeşit kendini yetiştirme durumu. Bu konular üzerine eğilirken daha fazla insana dokunmak istiyor. Hatta genç nesillerin, doğal olarak, bir önceki nesle oranla daha anlayışlı ve açık fikirli olması bu sebepten olsa gerek.
İki konuşma da hoşuma gitmişti. Bir soru daha yöneltmek istedim, uzun zamandır kafamı kurcalayan bir soruyu farklı bakış açıları ile tanıştırmak için uygun bir vakitti.
-Peki dedim toplum ilerici düşüncede olanlar tarafından değiştirilmeli mi?
devamı yarın.