-Merhaba. Otobüs bileti almak istiyorum.
-Tabi beyefendi. Nereye almak istiyorsunuz?
-Farketmez neresi olduğu.
-Beyefendi bu şekilde bir işlem yapamam ama.
-Hanımefendi en yakın sefer saatine herhangi bir otobüs bileti keser misiniz? Neresi olduğu önemli değil.
-Peki beyefendi bir dakika.
Kenardan izliyordum. Bu bohem takılan iç bayıcı adam ve aynı iç bayıcılıktaki bilet kesen kız beni kelimenin tam anlamı ile kahretmişlerdi. O sıra göz ucumla Talaş’a baktım. Adama hafif nemli gözlerle bakıyordu. “Aşkım” dedim. “İyi misin?”
-Yaa aşkım baksana kim bilir ne yaşadı adam nereye gittiğimin önemi yok diyor.
-Yaa bırak Talaş şov yapıyor bildiğin. Bana sorarsan bu adam; acıdan zevk alan bir ruh hastasından fazlası değil.
-Saçmalama Tunç! bir insan kolay kolay bu raddeye gelmez.
-Aşkım bir kere gerçekci değil. Nazının geçtiği ölçüde acı yaşıyor. Atatürk Havalimanı dış hatlar terminaline gidip, “uçak bileti istiyorum neresi olduğu farketmez” diyebilir misin? Adama vize sorarlar vize.
-Odunluğun tuttu yine Tunç
-Tabi tabi. Bir ben odunum zaten. Aşkım peki şöyle düşün bu adama neresi olduğu fark etmeyen biletlerden Ankara biletini veriyorlar. Ankara’da aynı kasvetli yaşantısına devam ederken Ankara’daki vaktinin dolduğunu anladığında ne yapar.
-Yüksek ihtimalle yine bir biletçiye gidip “bana bir bilet neresi olduğu önemli değil” der.
-Bingo. Diyelim biletçi tekrar buraya kesti bileti. Yani adam kaçtığı yere aynı denyoluğu yüzünden geri geldi. Bir önceki kasvetten kaçarken tekrar bu kasvete geri geliyor bu denyo. Bunu da sorun etmez kesin. Duygu sömürücüsü çünkü.
-Ahaahha. Ya Tunç nasıl bir kafan var senin? Tamam evet öyle olur haklısın.
Bu sırada adam küçük bir çantayla yanımızda bulunan koltuğa oturdu. Bir süre sonra dayanamayıp sordum.
-Yolculuk nereye?
-Ankara.
-Ne güzel.
Sessizce geçen dakikaları adamın sorusu bozdu.
-Kız arkadaşınız mı?
“Evet” dedim. “Kız arkadaşım.”
-Ne kadar güzel.
-Siz yalnızsınız galiba?
-Yoo. Hatta oldukça kalabalık bir evim var. Shakespeare, Kafka, Tolstoy… Bunlarla aynı evi paylaşıyorum.
Göz ucuyla Talaş’a baktım. “Vayy bee” der gibi bakıyordu bu denyo adama. Kusmak istedim resmen. “Beyefendi” dedim. “Bir an önce uzaklaşın buradan aksi halde suç sizin ceza benim.”