Rüyamda…
Kapı çaldı. “Kim ki bu saatte!” diye söylene söylene kapıya gittim. Kapı deliğinden baktım hiçbir şey görünmüyordu. “Hayırdır inşallah!” Yavaşça kapıyı açtım. Yere doğru devrildi bir karartı. Hemen eğilip tuttum.
-Sen kimsin?
-Ben Iron Man (Demir Adam).
-Hoş geldin tanrı misafiri.
-Öhöö öhhöö, hoş buldum.
Iron Man’i kaldırıp salona doğru götürdüm. Koltuğa oturur pozisyonda bırakıp bir oh çektim.
-Kusura bakma, bu saatte seni yordum.
-Önemli değil Iron Man. De bakalım nasıl bu hale geldin sen?
-Nerden başlasam bilemiyorum. İyice yaşlandım. Birçok parçamın dayanacak gücü kalmadı. Doktor “artık istirahat etmelisin” dedi. Prize takılı yaşamam gerekiyormuş. Şarjım biterse bir daha açılmayabilirmişim.
-Vah vah.. Nerden nereye! Zalım dünya.
-Öyle öyle.
-Eee beni nasıl buldun?
-Dedim ya, artık prize takılı yaşamam gerekiyor. Epey bir birikmişim var elektrik faturasını falan ödeyebilirim. Son günlerimde bana kötü davranmayacak, bana dostluk edecek birisinin yanında kalmam şart. Araştırmalarım sonucu senin böyle bir insan olduğuna karar verdim.
-Eee iyi ya işte! Bana da dostluk etmiş olursun Iron Man.
-Iron diyebilirsin.
-Peki Iron.
Iron Man’i salona, prizin hemen yanına koydum. İş dönüşlerimde laflıyor, dertleşiyorduk, benim için de iyi olmuştu bu dostluk yalnız hissetmiyordum en azından. Gelin görün ki, hızlı yaşamaya alışmış bir süper kahraman için böyle bir hayat ızdırap demekti. Bir vakit sonra karamsarlaşmaya, pek konuşmamaya başladı Iron Man. İçindeki kasvet dışına yansır oldu. Üzerindeki demir zırh siyaha dönmeye başlamıştı…
Kendimi birazcık halsiz hissettiğim bir gün işten 2 saat erken çıktım. Doğruca eve geldim. Kapıyı açtığımda Iron Man’in kendi kendine konuştuğunu gördüm. Fişini çekecekti. Hiçbir işe yaramamaktansa ölmeyi tercih ediyordu. Hemen fırladım yanına. İntihar etmesine engel oldum. Ağlamaya başladı “bırak” dedi “ölmek istiyorum.”
-Ya sen delirdin mi? Ölmek de neymiş. Bir işe mi yaramak istiyorsun ben sana iş bulurum!
-Nasıl?
-Bak şimdi, aslan gibi demir adamsın. Bu yaşa kadar kimin başı sıkışsa yardımına koştun. Aynı şeyi hala yapabilirsin.
-Saçmalama prize takılıyım kıpırdayamıyorum!
-Yardım için kıpırdaman gerekmiyor ki!!
-Bak mesela diyelim ki ben gece çok acıktım. Tesadüf yiyecek bir şey kalmamış evde. Seni arayıp kebapçıyı mı dövdüreceğim? Hayır!!!! Kebapçıyı dövmen benim açlığımı gidermez ki. Benim ihtiyacım o an doymaksa, yemek bulmama yardım etmen gerekiyor. Süper kahramanlık budur.
-Tamam ama nasıl olacak bu iş?
-Bak ben biraz dağınığımdır. Bir sürü şeyi bir sürü yerde unutur dururum. Acaba diyorum senin vücuduna Kepapçı Hasan’ın, Keskin Halı Yıkama’nın, Tostcu Recai’nin, Şipşak Mehmet’in magnetlarından mı yapıştırsak. Zaten demir adamsın mıknatıs hemen yapışır vücuduna. Böyle ihtiyacım olduğu zaman süper kahramanımın ayağına gidip ihtiyacımı gidermiş olurum!
-Çok güzel bir fikir. Ben de işe yaramış olurum böylece. Hem öyle kolaymış gibi anlatıyorsun ama bu iş ciddi bir iş aslında. Galiba eski işimden daha bile zor.
-Ben inanıyorum Iron Man! Sen yaparsın bu işi.
-Ben de inanıyorum!