Hayatın akışı içinde gördüğümüz bazı tipler vardır. Hemen tanırsınız onları. Elleri cepte, ağızlarında bir sigara. Çoğu zaman elini cebinden çekip, sigaranın külünü silkmeye bile üşenir bu arkadaşlar. Bir trafik kazasında, seyirciler arasında en önde onları görürsünüz. Öylece seyrederler. Ambulans gelir, sağlık görevlileri koşturur… İlk müdahaleyi yaparlar. Kaza ağırsa kırım ekibi gelmiştir. Ortalık ana baba günü… En öndeki, elleri cepte koşturanlardan birini bulur mutlaka, mırıldanır: “Sizin işiniz de zor be Abi!”
Bir iş makinesinin başına toplanırlar. Kepçe kazıp kazıp alır toprağı, kamyona yükler. Bazen kepçe takılır, büyük bir taşa denk gelmiştir. Bizimkiler bir kıpırdanır, heyecanlanır. İşte şimdi bir şeyler olacak! Kepçe operatörü, taşın yanlarını kazar, taşı yerinden oynatır, tangır tungur kamyona yükler. Mola verilir. Bizimki, operatöre seslenir bilmiş bilmiş: “Sizin işiniz de zor be Abi!”
•••
Bu modellerin başka bir versiyonu daha var… Anlatayım.
Yıllar önce, bir TV-haber ajansında kurgucuyum. Röportaj kurguluyorum. Hadi dönemi de söyleyeyim yaşım ortaya çıksın. Turgut Özal’ın ‘İcraatın İçinden’ programı. Konuya göre, halktan görüşler alınıyor ve seçilerek programa konuluyor. Özal, altın dolma kalemini izleyicilere sallayarak icraatlarını anlatıyor. Röportajlar, halkın desteğini veya karşı görüşünü aktarıyor.
Şimdi konudan konuya geçiyorum ama… Bilgi vermeden olmaz. “GAP’ı gaptırmam” yılları. 1970’lerde başlayan GAP, açık adıyla Güneydoğu Anadolu Projesi, baraj ve sulama alanlarıyla Türkiye’yi tarımsal anlamda zenginleştirecek büyük bir kalkınma projesi. O yıllarda Atatürk Barajı’nın yapımı sürüyor ve bu projeye milyar dolarlar harcanıyor. Turgut Özal baraj yapımında pozlar veriyor. Gülücükler saçıyor. Demirel’i çatlatıyor.
O yıllarda Demirel ile Özal arasında bir rekabet var. Demirel’in astı Özal Başbakan olmuş. Türkiye’de devlet tarafından planlanan projeler kimin döneminde yapılıyorsa sahibi o iktidar olur. Kural değişmez. GAP için Demirel’in verdiği katkılar bir nevi görmezden geliniyor…
Uzun bir açıklama oldu ama genç kuşaklar ve eskiye hatırlamak babından bizim kuşaklar için de iyi oldu sanırım.
GAP röportajlarına geri döneyim. O zamanlar bu elleri cebinde aylak adamların kamera önü versiyonuna ‘kamera gülü’ adını takmıştık. Bu adamlar ne yapar ne eder, röportaj kadrajının içine girerler. Ham çekimleri izliyoruz. Muhabir soruyor: “GAP’ı nasıl değerlendiriyorsunuz?” Kamera gülü cevaplıyor: “Ne GAT mı, O ney?” Gülüşmeler… Ya abi sen bilmiyor musun’lar, başka birine sor ya… sesleri.
Devamında başka vatandaşlarla röportaj yapılıyor. Biraz önceki kamera gülü bir şekilde kadrajda. Sağda veya solda bazen tam arkada. Bu sırada konuşanlar; tarımsal sulamadan, Malatya ve civar şehirlerin ikliminin değişeceğinden bahisle bildiklerini aktarıyor. Diğer çekim kasetine geçiyoruz. Aaa! Ekranda bizim kamera gülü. Muhabir soruyor: “GAP’ı bize nasıl anlatırsınız?” Biraz önce GAP adını bile tam telaffuz edemeyen kamera gülü başlıyor anlatmaya: “GAP projesi bir yerde vatanımıza çok hayırlıdır. Tarım eyi olacak, buralar eyi olacak, çok güzel yani… Biz GAP’ı seviyoz bir yerde yani…”
•••
Üçüncü versiyon ise tadından yenmez. İş öğreten versiyonu. Yine yıllar önce film çekiyoruz. Rütbem yükselmiş, kurguculuktan yönetmenliğe yükselmişim. Oyunculara mizansen veriyorum. Monitör başında çekimi izliyorum. Bazen de görüntü yönetmeniyle istişare ediyoruz. Asistanlar atlamış, yanıma biri sızmış… Hemen sağ omuz başımda. Çektiğimiz sahnede, iki oyuncu sağdan peş peşe girecek. Soldan da bir aksiyon var ortada buluşmaları lazım. Zamanlama tartışıyoruz. 3-4 tekrar yaptık. Oyun oturmuyor. Derken sağımdan oyunculara doğru bir ses: “Bilader ağacın orda çok bekliyon sen. Abi motor deyince salsana kendini.”
4. 5. derken pek çok versiyonu var bu tiplerin. Aradan yıllar geçti. Ülke olarak çok geliştik. Bu tiplerin bir kısmı dönüşüm geçirdi. Çok ‘bilgilendi’. TV’lerde baş köşedeler. Tartışma programlarında her konuda ahkam kesiyorlar artık.
Eh onların da işleri zor be Abi!