-Hayır. Hayır. Olmaz beyefendi. Gitmem gerekiyor kusura bakmayın.
Homurdana homurdana yoluma devam ettim. Kendi kendime söylenmeye başladım. “Bu gariplikler beni buluyor hep!!”, “Ben neden senin kulunçlarını kırıyım be adam!!!” Hızlı hızlı yürüyen birisi bu sebeple durdurulur mu hiç? Sanıyorum dünyanın iyiden iyiye çivisi çıktı.
Sakinleşmeye çalışarak yürümeye devam ediyordum. Birden telefonum titredi.
-Efendim cango.
-Hav hav hav.
-Bırak olum gerzekliği. Yaklaştım baya geliyorum.
-Haa kanka ben biraz gecikeceğim. Sen işin falan varsa onu hallet. Olmadı otur bir yerlere bana da mesaj at.
-Allah belanı versin cango. Tamam beklerim.
Cango dediğim arkadaşım Can. Kendisi görebileceğiniz en denyo insanlardan birisidir. Ona rağmen severim keratayı. Can “biraz gecikeceğim” diyor ise önünüzde bir bilinmez var demektir. Hakkını yemek istemem ama!!! Gece yarısından önce bir şekilde gelir.
Yürümekten sıkılıp bir kafeden içeri girdim. Kendime ilginç isimli kahvelerden söyledim bir tane.
-Nasıl olsun beyefendi.
-Ne nasıl olsun?
-Kahveniz. Tall, Grande, Venti.
-Nasıl yani anlamadım. Şeker kullanmıyorum ama onu soruyorsanız.
-Hayır yanlış anladınız boyu nasıl olsun. Bakın bu bardak tall olan, bu grande bu da venti.
-Hmm anladım. Tek fark fiyatları mı?
-Yok Ventiye kahveyi, seksi parmaklarımın arasından akıtıyorum. Allah Allah. Deli misin nesin ya!!!
-Hanımefendi sakin olur musunuz. Ben daha önce hiç bu tip yerlerde bulunmadım. O açıdan bilmiyorum. Amacım sizinle kafa yapmak falan değil öyle anladıysanız özür dilerim.
-Tamam siz de kusura bakmayın lütfen. Bazı tipler sırf geyik yapmaya geldiği için biraz hassaslaştık. Peki kahveniz nasıl olsun?
-Venti lütfen.
Küçük bir gülücük attım…